14 Mart 2012 Çarşamba

Rahle'nin Hüznü...


Ben bir rahleyim. Rahle nedir diyorsanız açıklayayım. Üzerinde, yazı yazmak , kitap okumak için ağaçtan yapılmış bir araçtır. Beni yapan ustanın adı Osman idi. Hz.Osman(r.a) kadar tefekkürde , onun kadar edepli , Osman Gazi kadar yiğit bir adamdı. Heybetini kimisi inancına  kimisi cesaretine bağlardı. Yürürken ev sallanırdı adeta. Bir Cuma Namazının dönüşünde başlamıştı beni şekillendirmeye , İlk hamlesini besmele il yapmış ve kısa sürede tamamlamıştı beni. Osman Usta beni yaparken , hep konuştu benimle... '' Bitince çok güzel olacaksın , senin üzerine Mübarek Kur'an-ı Kerim'i koyacağım , Kur'an-ı Kerim'e hürmetle seninde önünde diz çökmüş olacağım , kıymetini bil, oğlumla kızımda faydalanacak senden , kızım derslerini yapacak , oğlum hayatımıza yön veren o müthiş Allah kelamlarını okuyacak üzerinde'' diyordu...



10 günde tamamladı beni , onuncu günün sonunda üzerime sedef işlemelerimi bitirip , beni baş köşeye koydu. Sonra karşıma geçip hayranlıkla , muhabbetle izledi beni... '' Niyet iyi olunca akibette hayır olur'' dedi. Sonra tebessüm etti.

Evin içine doğru seslendi , '' Muhammed , Ayşe , oğlummm , kızımmm , gelinde bakın'' dedi.
Koşturmaca sesinin arkasından Muhammed ile Ayşe'nin annesi olan Hatice Hanım'ın endişeli sesi duyuldu. '' dikkat edin çocuklar , yavaş , düşüp bir yerinizi acıtacaksınız!'' diyordu.

Çocuklar gelince Osman Usta beni gösterdi , '' bakın bitti sonunda'' dedi.
Muhammed ile Ayşe çok sevindiler , sevinçten babalarının kucağına atladılar. Sonra bırakalım burada iyice güneşlensin , kurusun , akşam alırız içeri'' dedi.

Akşam olduğunda Muhammed gelip kucakladı beni , aldı içeri götürdü , odanın ortasına koyduğunda , Hatice Hanım diğer odadan elinde Kur'an-ı Kerim ile geldi. Üzerime koydu ve çekildi , sonra Osman Usta oturdu önüme , diz çöktü , Muhammed ile Ayşe'de babası gibi diğer tarafıma babalarının karşısında edeple diz çöktüler. Hatice Hanım da başka bir köşede ellerini önüne bağlamış , edeple bekliyordu. Kur'an-ı Kerim'in kapağını besmele ile açtı Osman Usta , sonra ilk sayfasını çevirip başladı , '' Bismillāhi r-raḥmāni r-raḥīm , Al ḥamdu lillāhi rabbi l-'ālamīn , Ar raḥmāni r-raḥīm , Māliki yevmi d-dīn , Iyyāka na'budu ve iyyāka nasta'īn , Ihdinā ṣ-ṣirāṭ al-mustagīym , Ṣirād al-lazīne en'amta 'aleyhim ğayril maġdūbi 'alayhim velād dāllīn'' Fatiha Suresini okudu. Bittiğinde Muhammed , Ayşe ve Hatice Hanım , amin dediler. Gözlerim dolmuştu. Okunan ayetin maneviyatı çepeçevre sarmıştı beni , ne güzeldi bu ayetin söyledikleri '' Rahmân ve rahîm olan Allah'ın adıyla.  Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.O, rahmândır ve rahîmdir.  Ceza gününün mâlikidir. Ancak sana kulluk ederiz ve yalnız senden medet umarız.  Bize doğru yolu göster. Kendilerine lütuf ve ikramda bulunduğun kimselerin yolunu; gazaba uğramışların  ve  sapmışların yolunu değil!''

Çok güzeldi , üzerimde okunan ilk ayetleri unutamam...

Çok Kur'an okudu üzerimde Osman Usta , Muhammed ile Ayşe'ye Kur'an-ı Kerim okumasını benim üzerimde öğretti. Ayşe ile Muhammed derslerini benim üzerimde yaptılar , Osman Usta onlara , bana saygı göstermelerini tembihlerdi hep '' bu rahlenin üzerinde Allah'ın yüce kitabı Kur'an-ı Kerim'i okuyoruz , o yüzden o da mübarek bir nesnedir , onu sağa sola ,ayak altına gelecek yerlere atmayın'' derdi. Hep saygı gösterdiler , hep evin en güzel köşesinde durdum , her akşam üzerimde Kur'an okudular , Ayşe üzerimde derslerini yaparken , diğerleri çaylarını yudumlayıp , bizi izlediler.

Tam 20 yıl geçti böyle , Muhammed ile Ayşe evlendiler , Ayşe gurbet ele gelin gitti , Muhammed babası ölünce , baba evidir , boş kalmasın diye babasının evine yerleşti , Hatice Hanım'da Osman Usta'dan kısa bir süre sonra vefat etti.

Şimdi bu evde , Muhammed ve Eşi Fatma ile birlikte oğlu Ömer ve kızı Zeynep birlikte yaşıyorlardı. Muhammed'in yaşı geçtikçe Babası Osman Ustaya çok benziyordu. Gülüşü , konuşması , gözleri , el hareketleri tıpkı Osman Usta gibiydi.

Osman Usta gittiğinden beri burada , şu an olduğum yerde duruyorum. Balkon kapısının dışında duruyorum. Çok soğuk oluyor burası geceleri , sedeflerim dökülmeye başladı bile , şu son 1 yıldır tahrip olan yerlerim 20 yılda tahrip olmamıştı.

Bazen geceleri ağlıyorum. Osman Usta'yı özlüyorum. Hala Kur'an okuyuşu kulaklarımda , diz çöküp oturuşu gözlerimin önünde duruyor. Muhammed çocukluğunda ki gibi Kur'an okumuyor artık , halbuki çocukken ne de güzel okurdu . Onun Kur'an okurken sesini duyan komşular eve ikramlarla gelir , ''diline sağlık'' derlerdi.
Osman Usta , Muhammed'e Kur'an okumasını öğretirken , ''Evlatlarına Kur'an-ı Kerim okumasını öğretmek babaya farzdır'' demişti. O zaman Muhammed '' Benimde oğlum kızım olsun , bende onlara Kur'an okumasını öğreteceğim '' demişti sevinçle.. Unutmuş o gün söylediklerini , Oğlu Ömer 15 Yaşına geldi ama hala Kur'an okumasını bilmiyor , Kızı Zeynep 12 yaşına geldi daha Kur'an nedir bilmiyor.

Artık bu evde Kur'an ayetleri , Allah'ın kelamları dönmüyor , Besmeleyle açılıp , tesbihlerle kapatılan Kur'an-ı Kerim yok bu evde...

Çürüyüp gideceğim burada , güneş kavuracak , yağmur ıslatacak , güneş kavurup , yağmur ıslatarak her geçen gün kemirecekler beni , en sonunda tamamen bittiğimde kaldırıp atacaklar.

Allah'ım sen benim üzerimde Kur'anlar okuttun , benimle Kur'anlar öğrettin , o Kur'an'ın yüzü suyu hürmetine, buralarda çürümeme müsade etme , Muhammed'e babası gibi bir iman , babası gibi bir Kur'an aşkı nasip eyle...

Vural Egemen Sarıgöz
14/03/2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder