Yorumsuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yorumsuz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2014 Pazar

Özgür Medya...

Ya hani özgür medya diyoruz ya, bizim medyamız o kadar özgürki ne kadar özgür olduklarının farkında bile değiller (:

http://www.hurriyet.com.tr/teknoloji/25850776.asp

bu haberi bir kaç yerde daha okudum. Pes dedim en sonunda yazayım bari dedim. Azcık IIS, Microsoft gibi terimlere aşina iseniz söz konusu resmin IIS default sayfası olduğunu anlamışsınızdır. Yani bizim medya bunu emniyet hacklendi diye duyuruyor. Adamlar sunucu değiştirmiş belliki ilk etapda default sayfayı görmüşsünüzdür. yada ne bileyim dizin değiştirmişlerdir. Ama bizim medya aşmış kendini abicim.

1 Ocak 2014 Çarşamba

aysBlog Projesi Ne Oldu ?

Aldığım e-postalar neticesinde bu açıklamayı yapma gereği duydum, Biliyorsunuzki 2007 yılından itibaren başlattığımız ücretsiz Türkçe Blog scripti projemiz olan aysBlog, 2014 yılı itibari ile son bulmuştur. Proje artık geliştirilmeyecek ve destek sağlanmayacaktır. Nedenine gelecek olursak, Herhangi maddi bir kazanç veya amaç gütmeyen projelerin ülkemizde desteklenmeyişidir. Neden bizim ülkemizde de Wp, joomla gibi şeyler üretilmiyor sorusunu boşuna kendi kendinize sormayın..

Diğer bir konu bu işlerin bu şekilde yürümediğini anladım.. Biz geçim derdinde olan ve insanlara faydalı olmaya çalışan kişileriz. ve bu tip projeleri destek olmadan altından kalkabilemiz de mümkün değil, Bu nedenle önce ülkemizdeki zenginleri doyurmamız veya doymalarını beklememiz gerekiyor. aysBlog 2007-2013 yılları arasında çat-pat gelişmeye çalışan bir blog scripti idi..

2014 yılı itibari ile aysBlog geliştirilmeye devam etmeyecek ve herhangi bir destek sağlanmayacaktır.

Sağlıcakla Esen kalın..

30 Aralık 2013 Pazartesi

Evrenin Oluşumu, Big-Bang Ne Kadar Doğru ?, Kur'an da Evrenin Oluşumu

Namı Diğer Big-Bang (Büyük patlama) bana göre koca bir yalandan ibaret, 13 tane farklı bilim adamının yorumlarını dinledim,
Bütün bilim adamlarının hem fikir oldukları konular vardı, Örneğin Evrenimiz sürekli genişlemekteydi, Tıpkı bir balonu şişirince, üzerindeki çizili cisimlerin birbirinden uzaklaşması ve büyümesi gibi genişliyordu. Bu demektiki evrenimiz ilk oluştuğunda küçücük bir noktaydı.. içerinde en inandırıcı olanını George Gamow tarafından ortaya atılan teori idi,,


Büyük patlama bir başlangıç değildir, 2 saniye arasında nasıl bir sonsuzluk varsa, zamanın oluşumuda sonsuzluk döngüsündedir, yani bir maddeyi ne kadar parçacıklara bölerseniz bölün asla onu yok edemezsiniz..

Evren genişlemektedir, Yani ilk başladığı nokta ufacık bir noktaydı.. Peki öncesi ?

Bir maddeyi yok edemediğin gibi evrenin başlangıcınıda Big-Bang denilen saçma fikirle başlatamazsınız..  Bu teoriye Göre evren, sonsuzluktan gelip sonsuzluğa gitmektedir,

Bu kısımdan itibareni ise kendi şahsi araştırmalarımdır.

Peki islam dini Evrenin oluşumuna nasıl bakıyordu..

Hadid Suresi 3. Ayeti aslında birçok şeyi açıklıyordu..

O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir.

Bu ayeti okudğumda belki sizinde mutlaka duyduğunuz
Bakara Suresi 156. Ayeti

Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.
(Ondan Geldik, Ona döneceğiz) şeklinde halk arasında kullanılmaktadır.

Evrenimizin Genişlediğini söylemiştik.

Biz göğü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve şüphesiz Biz, (onu) genişleticiyiz. (Zariyat Suresi, 47)

Her ne kadar Big-bang teorisi en kabul edilebilir olanı olsada, Tekillik denilen olay akla pek inandırıcı gelmemektedir. Tekillik zaman kavramını ortaya çıkaran şey teoriye göre, Peki Bu tekilliği harekete geçiren güdü neydi, yada bu tekillik denilen cisim yada ne isim verdikleri şey oraya nerden geldi ?


Salınımlı Evren Teorisi
Evrenin oluşumuna dair George Gamow tarafından ortaya atılan başka bir fikirdir. Bu hipotez, evrenin sonunda çökeceğini ve çöktüğü zaman başka bir Big Bang olayının bunu takip edeceğini veya tekrar başlayacağını söyler. Temel fark, ilk Bing Bang meydana gelirken madde bu birinci patlamada oluşmamış veya patlama sonucu hiçbir şey evrendeki maddelere dönüşmezken, daha sonra gelecekte olan patlamadaysa evrendeki tüm madde küçücük bir noktada yoğunlaşacak ve bu durum da yeniden bir patlama ile sonlanacaktır.


Kendi fikirlerime daha yakın gördüğüm bu teori bir tahminden öte değil, Bilim adamlarının ellerinde olan verilerden yola çıkarak bizde bir teori ortaya atabiliriz aslında.. Teorilerin ne kadar doğru olduğunu bilemeyiz ama şu bir gerçekki big-bang Teorisi bence evrenin oluşumunun küçücük bir parçası gibi duruyor..

9 Ekim 2013 Çarşamba

Bir Çobanın Hikayesi

Bu Hikayeyi Bana bir büyüğüm anlatmıştı, çok sürükleyici ilginç bir hikaye, bende sizlerle paylaşmak istedim..

Bir Çobanın Hikayesi

Uzak bir memlekette bir çoban vardır. Çobanlık yaparak geçimini sağlamaktadır. Bu çobanın 11 tane çocuğu vardır. Bir gün yine çobanlık yaparken, düşünür ve çobanlık yaparak bu aileyi geçindiremeyeceğini düşünür ve kendisine yeni bir meslek armaya karar verir.

Eve geldiğinde ilk iş olarak bu düşüncesini eşine anlatır. Eşi ona tepkili olarak -sen çobanlıktan başka bi iş yapmazsın, sen manyakmısın der.- Ama adam kafasına koymuştur. Yeni bir meslek öğrenecektir. Ve çantasını hazırlar yola koyulur. Epey gittikten sonra bir vadide bir çam ağacının altında dinlenmek ister. Ağacın dibine yatar ve tam uykuya dalacakken ayak uçlarında bir gölge belirir. Hemen kendini toparlayarak doğrulur. Bir bakarki karşısında ihtiyar bir amca ona bakmaktadır. Selamlaşırlar. Ve amca ona sormaya başlar

- sen buralı değilsin yabancısın, nerden gelip nereye gidersin. Der
adam yaşlı amcaya durumunu anlatır. Ve yeni bir melsek edinmek için yola çıktığını söyler..
amca ise ona anladığı bir iş olup olmadığını sorar. Adam amcaya ben çobanlıktan anlarım başkada bir şeyden anlamam der. Bunu duyan amca gülerek. -be evladım. Hiçbirşeyden anlamadan yola çıkmışsın seni kim işe alır der.- Adam -Allah bir yol gösterir- diyince yaşlı amca cebinden bir yüzük çıkartır ve adama uzatır.

- Evladım bu yüzüğü al. Gittiğin heryerde kendini hekim olarak tanıt. Bu yüzüğü parmağına takınca ben yanına geleceğim ve sana yardım edeceğim der.
Bunu duyan çoban kahkahalar atmaya başlar -Amca sende hiç kafa yok valla sen bunamışsın, hiç böyle şey olurmu der- amca yüzüğü çobana verir. Yüzük çok parlaktır. Ve çoban hayatı boyunca böyle bir şey görmemiştir. Çoban yüzüğü incelemekten vazgeçip başını doğrulttuğunda yaşlı amca kaybolmuştur. Sağına soluna bakar kimsecikler yoktur. Çoban şaşkınlık içersindedir. Aklınada bir kurt düşmüştür. Acaba yaşlı amca doğrumu söylüyordu. Bunu test etmenin yolu vardı. Aceleyle yüzüğü parmağına taktı. Yaşlı amca tam karşısında duruyordu. Yüzüğü çıkardı. Amca kayboldu. Yüzüğü taktı amca geldi böyle tak çıkar yaparken amca sert bir bağırışla -Oynama lan bozacan cihazı- dedi. Çoban korkuyla hemen yüzüğü çıkardı ve cebine koydu.

Çoban sevinçli bir halde yola koyulur, bir yandan da şükreder. Uzunca bir zaman yürüdükten sonra bir handa dinlemeye karar verir. Ve hancıdan bir çorba ister. Tam o esnada küçük bir çocuk çığlıklar atarak gelir. -Yetişin Hekim yokmu? Babam ölüyor Allah rızası için hekim!!!- diye bağırır. Hiç kimsede ses yoktur. Biraz sonra çobanın kafasına dank eder. -Ulan ben hekimdim ya der.- Ve hemen atılır. Ben hekimim der. Etraftakiler dönerler çobana bakarlar, alay edici bir gözle -Ulan üstüne başına bak senden hekim olurmu derler-. Ama çaresiz başka hekim olmadığı için çobanı alırlar hastanın yanına götürürler. Çoban herkesin dışarı çıkmasını hasta ile baş başa kalması gerektiği söyler. Ve herkes dışarı çıkar, yatakta ihtiyar bir amca vardır. Ahı gitmiş vahı kalmıştır. Adam son nefesini vermek üzeredir. Çoban çaresiz ce yüzüğü parmağına takar ve gizemli ihtiyar yanına gelir,

- Hadi bakalım amca bana yardım et. Ne yapmam lazım der.
- Evladım. Hiçbirşey yapma şurada 10 dk. Otur bu adam ayağa kalkacak der.

Çoban küçümseyici bir gülüşle, yav amca sende hiç kafa yok valla. Adam sonb nefesini vermek üzere bu adam hiç ayağa kalkarmı der..
Yaşlı amca sen dediğimi yap kalkar der.
Çoban çaresizce beklemeye başlar, 10 dk. Sonra hasta yakınları içeri girerler, ve gözlerine inanamazlar, çünkü biraz önce yatak döşek ölmeyi bekleyen adam ayağa kalkmış şınav çekmektedir. Bu inanılmaz olay memlekette ağızdan ağza dolaşır ve çobanın ünü yayılmaya başlar, çoban kendisine bir muaynehane açar, ve çok para kazanmaya başlar, bu işleri yaparken az buçuk hekimliğide öğrenir. Aradan uzun yıllar geçer çobanın namı tüm yurdu sarar. Herkes ona gitmek için sıraya girer. Bir gün bir baba çocuğunun dişini çektirmek üzere çobanın muaynehanesine gelir. Çoban tam dişi çekecekken. -Ulan diş çekmeyi biliyom ama yinede bi danışalım ne olur ne olmaz der- öbür odada yüzüğü takar. Yaşlı amca çobana -Evladım bu çocuğun dişini boşuna ç.ekme 2 dk. Sonra ölecek der.- Çoban yav amca nasıl olur. Çocuk cıvıl cıvıl, bu çocuk ölürmü hiç der. -Evladım sen dediğimi dinle- diyince çaresizce çoban çocuğun babasının yanına gelir ve -Ben bu çocuğun dişini çekmem- der. Adam niye diye sorunca, çoban -Bu çocuk az sonra ölecek- der. Çocuğun babası hiddetlenir. -Ulan seni iyi hekim diye geldik, sen kahinmisin ölecek diyon seni hekim yapanın --.- Diye tartışma devam ederken çocuk pat düşer ve ölür-

Çobanın namı tüm ülkeyi sarmıştır. Artık çoban çok zengin olmuştur. Ailesinide yanına almıştır. Bir gün evinde otururken yüzüğü parmağına takar, ve amca yanında belirir, Amca harekteli bir şekilde -Gene kim ölmek üzere- der. Çoban gülümseyerek -Amca ölen falan yok seni konuşmak için çağırdım- der, Amca -Hayırdır söyle bakalım.- Çoban amcaya bakarak -Amca sağol bu yüzük sayesinde çok para kazandım. Artık hiçbir ihtiyacım yok. Ailemide geçindiriyorum. Sen bu yüzüğü al başka bir fakire ver oda nasiplensin der.- Yaşlı amca çobana gülümseyerek -Eminmisin- der çoban eminim deyince yaşlı amca yüzüğü alır tam gidecekken. Çoban -Amca senden bir ricam daha var- der ihtiyar, -Söyle- der, çoban -Ben ölmeden bi kaç gün önce bana haber verirmisin der-. Amca olur der ve kaybolur. Aradan epey zaman geçmiştir. Bir gün çobanın kapısı çalar, çoban kapıyı açar ve bakarki ihtiytar amca,

Çoban şefkatle -Oooo amca senmiydin gel içeri otur yorgunsundur.- Falan gibisinden sözler söyler. Ama amcada hiç ses yoktur. Çoban geç içeri amca bir çay içelim der. Amcada hala ses yoktur. Ve sert bakışları vardır. Çoban -Amca bi zarar mı var hiç gülmüyon- diye sorunca yaşlı amca -Canını almaya geldim der- Çoban gülerek olurmu amca ya. Geç içeri bi çay içelim sonra alırsın der. -Olmaaazz--

- Hani Bana haber verecektin noldu?
- Haber verdim almadınmı geçen gün komşun öldü, o haberdi sana
- Yav amca yapma böyle bari 1 hafta müsaade et
- Olmaazz
- 1 gün müsaade et ?
- Olmaazz
- 1 saat ?
- Olmaazz
- Yav bari bi müsaade et dışarıda hanımla helalleşeyim
- Olmaazz
- Yav bunca yıl beraber çalıştık hiçmi hatırımız yok bari bir ihlas süresini okuyayım-
- Böyle bir şey olmaz ama sana bu seferlik torpil geçeyim nede olsa o kadar yıl beraber çalıştık. Hadi oku bakalım.
Çoban duayı okumaya başlar son ayete gelince durur.

-Sen bana sözverdin ihlas suresini bitirmeden canımı almayacaksın der.- Yaşlı amca (Azrail) Kapıdan kaybolur. Çoban Azrail den kurtulmanın sevinciyle köşesine kurulur. Ama içinde bir kurt -Ulan bu ihtiyara belli olmaz. Sözünden cayar geri dönerse, hemen bi camiye gidip namaz kılayım- der. Ve apar topar camiye gider. Camide namaza başlanır. İmam sure okurken ihlas suresini okumaktadır. Ve son ayete gelince takılmaktadır. Tekrar baştan alır yok.. bir türlü devamı gelmiyor. Çoban içinden “Ulan o kadar kişi var biri tamamlamadı şunu der.- Bir daha tekrar edince çoban son ayeti tamamlar. Ve cansız bedeni yere yığılır-

Namazı Kıldıran Yaşlı amcadır (Azrail)

THE END

Bu hikayeden ne anladınız bilmiyorum. Ben Herkesin Bir Gün Öleceğini anladım-

Hikayeyi Kaleme Alan : Kerim YILMAZ

7 Ekim 2013 Pazartesi

Tilki ile Yılanın Arkadaşlığı...

Bu yazımda sizlere bir hikayecik anlatacağım. Herkes payına düşeni alsın (:

Tilki ile yılan arkadaş olurlar, çok samimi olurlar beraber takılırlar ormanda derken bir gün bir nehir kenarına gelirler karşıya geçeceklerdir. tilki suya atlar ama yılan sudan korkar, o nedenle tilki kardeş sen beni boynuna al beni geçir der. Tilkide aklından hiç kötülük geçmez tabi yılanı boynuna dolayıverir ve başlar yüzmeye... Tam nehrin ortasına geldiklerinde ise yılanın yine ibneliği tutar. yavaş yavaş tilkinin boğazını sıkmaya başlar tilki durumu farkeder farketmez aman yılan kardeş ne yapıyorsun biz senle can dostu değilmiyiz der... Yılan ise, "Kusura bakma tilki, benim kanım bozuk, ne yapayım der ve tilkiyi iyiden iyiye sıkmaya başlar,". Tam bu esnada Tilki güç bela..  "Kardeşim senle çok anılarımız oldu. şu gül yüzünü bana dönde son bir kez göreyim" der..

Yılan Tilki yi kırmayıp tam göz göze geldiklerinde Tilki bir hamlede yılanın başını koparıverir. ve yılanı başsız bir şekilde suyun dışına çıkarır ve çayıra uzun dümdüz bir şekilde serer. ve karşısına geçip şunları söyler..

"Bana öyle yamuk arkadaş istemem.. Benim arkadaşım işte böyle dümdüz olacak der..."

29 Eylül 2013 Pazar

Bütün Nehirler Denize Akar..

Umut insanın tek dayanağıdır şu dünyada..

Piyango bileti alırsın, ya tutarsa umudunu yaşatırsın..
Birini seversin ya olursa umuduyla tutunursun hayata...
Ya hayat bana gülerse diye umut edersin kimi zaman..
umutlar ayakta tutar insanı bir ömür boyunca..

ve gün gelir yüzündeki çizgiler artık gitme vaktinin geldiğini anlatır sana..
yine umut edersin belki bu kez bir ayrıcalık tanır bana bu hayat diye..
Herşeyi umutla beklersin ve birçoğu hüsranla biter, tıpkı ömrün bittiği gibi..

Umutlar insanı yaşatan tek nedendir. Tutmayacağını bile bile bilet alıp tutacağını umut etmek, imkansızı sevip olmayacağını bile bile beklemek, bir gün mutlaka öleceğini bile bile ölmeyeceğiz gibi dünyaya sarılmak, ve hayata bir gün mağlup olacağını bile bile ayak diremek, azgın nehirde sürükleneceğini bile bile akıntıya ters yüzmek, dünyayla inatlaşmaktır bizi ayakta tutan..

Bu günlerde direnmeyi bıraktım diyebilirim. Yoruldum nehre karşı yüzmekten.. akıntı nereye gidiyorsa bende oraya gidiyorum. hatta ne olacaksa bir an önce olsun diye akıntı yönüne doğru asılıyorum küreklere...

Hayat bu yolculukta bizi nelerle karşılaştıracak bilmiyorum. ama bildiğim birşey var..

Bütün nehirler denize akar..

5 Mart 2013 Salı

Unuttuk !

Allah hepimizi affetsin..

Sırf birine işimiz düşer diye yardım ettik,
Allah Rızasını Unuttuk!

Sırf çıkarımız için birilerini mağdur ettik,
Adaleti Unuttuk!

Dost sıfatu verdik, sonradan küfrettik..
Dostluğu Unuttuk!

Arabası var diye birilerine vurulduk,
Aşkı Unuttuk!

Duruşu düzgün değil diye umursamadık,
Gönül bahçesini Unuttuk,

Parası var diye yalaka olduk,
Adamlığı unuttuk!

Ben kelimesine yenik düştük,
Tevazuyu Unuttuk!

Suçu hep başkalarına attık,
Öz eleştiriyi unuttuk..

Dünyadan dahi korkar olduk,
Cesareti Unuttuk!

Aşkın tanımını değiştirdik,
Sevgiyi unuttuk!

Her şeyde bir neden aradık,
Teslimiyeti unuttuk!

Her gelene öpücük verdik,
Namusu unuttuk!

Medeniyet diye avrupalı olduk,
Anayurdu Unuttuk!

Modern islam tam bize göre dedik,
Dinimizi unuttuk!

11 Şubat 2013 Pazartesi

Sende Siktir Git...

Lan ilk defa biri beni sevdi sanmışım.
O Güzel gülüşüne nasılda kanmışım..
Bu kadar basit olmamalı içten içe yanmışım..
Sende siktir git diğer yollular gibi...

Sandımki herşey pempe panjurlu devam edecek..
Bu orospu kader bu sefer banada gülecek..
Tüm umutsuzluklarım bir bir bitecek.
Sender siktir git diğer yalancılar gibi...

Seviyorsan sev sevmiyorsan siktir git..
Aşk dediğin nedirki kapıdaki sadık it..
Ben seni prenses sanmıştım oysa kermit.
Sende siktir git diğer maşalar gibi..


Bu hayat benim, istediğim gibi yaşarım..
Kimine göre adam, kimine göre kaşarım..
Seni seven kalbime sokayım aklıma şaşarım..
Sende siktir git diğer kaşarlar gibi...

Sözlerim ağır geliyorsa hece hece oku..
Bu şiir değil yavrum yediğin aşkın boku..
Ben sinirimi kağıda dökerim gersini sen doku..
Sende siktir git diğer orospular gibi...


// Kerem Yılmaz

29 Eylül 2012 Cumartesi

Diğerlerini Gömdüğüm Gibi


Engeller var olsada,
Boğazıma kadar kar dolsada,
Bekle beni gülüm, dönerim mutlaka..
Tıpkı koşarken sana döndüğüm gibi..

Yoğur beni bir hamur ustası gibi..
İşle beni bir nakkaşın halıyı dokuduğu gibi..
Kırma mutlaka seveceğim seni..
Tıpkı aşkı sevdiğim gibi..

Bırakıp ta gittiğin gün varya..
İşte ben o gün öldüm haberin olsun.
Kızgın demir vücudu nasıl yakarya..
Tıpkı öyle oldum yangın yeri gibi..

Sende git şimdi herkes gibi..
Ben alışığım sen dert etme sakın..
Senide bi yerlere gömeceğim.
Tıpkı diğerlerini gömdüğüm gibi..

24 Eylül 2012 Pazartesi

Ne Yapalım Kader..


Zurnanın zırt dediği yere gelmiş hayatım.
Bense hala pembe panjurlu hayaller peşindeyim.
Acaba bu günmü açılacak makus bahtım.
seçenek var ama bir tanesini seçmeliyim..

Ülkemi almış eline resmi tefeciler.
Şansın kafası zaten güzel istesede görmez.
Ya sahtekar olup, paşalar gibi yaşayacaksın.
Yada dürüst olup ömür boyu sahtekar taşıyacaksın.

Yumurta göte geldiyse çıkması gerek..
Kağıt parçaları için olduk ya mahkum.
Yemediğimiz incir reçeli,yediğimiz zakkum.
Birde bana sor, ne halim var nede gücüm..

Sıdkı bütün olanın, başı dik olur,
Belki gövdesinde belkide sırıkta..
Ama dik olur, dünya istemesede
Biri çıkar mutlak hesap sorulur..

Elveda umutlarım, elveda tutkularım..
Rıhtıma bıraktım sizleri birer birer..
Siz buhar olup uçtuğunuzda..
Bilinki dünyanın maskesi düşer..

Yarın nerede ne şekil uyanırım bilmem..
Yinede tebessüm eder gamzelerim.
Sırtımıza vurmuşsa hançeri kader..
Buna sözüm ne yapalım kader...

14 Eylül 2012 Cuma

Bir Cümle Söyle


Bir cümle söyleki,
Bazen kabulleniş olsun,
Kimi zaman da haykırış,

Bir cümle söyleki,
Bazen boşveriş olsun.
kimi zamanda isyan ediş,

Bir cümle söyleki,
Bazen tebessüm olsun,
Kimi zamanda başkaldırış,

Bir cümle söyle dudaklarım.
Dökülen yine sadece iki kelime

Siktir Et....

9 Eylül 2012 Pazar

Ben Seni Beşiktaş Gibi Sevdim


Bir zamanlar sahtekarlar yüzünden üzülürdüm....
Şimdi onlar yine sahtekar, ama ben mutluyum..
Hemen hemen her yerde onlarla beraber yazılırdım.
Şimdi onlar kompozisyon bense paragraf oldum.

Birini üzmek çokta zor olmasa gerek,
Ufacık bir mimik yeterde artar bazen..
içten içe yanarda, kimse bilmez ya
Yüzünde gülücükler açarken,
içinde yıkılır dünyalar bazen..

Bir sabah sessizce kaçmak gerekir bu şehirden.
Hiç eser kalmasın senden benden ve bizden..
Yok oluşun bir hikayesi değil ama,
Bir varoluşunda makalesi değil yaşadıklarım.
Sana sorsam, ne nerede nasıl ?
Bilmezsin ki işlediğin yerleri fasıl fasıl,

Beni bana bırak desemde sen bana aldırma..
Uçuk kaçığımdır biraz ama uslu bir çocuk..
Darılırda tüm dünya ya, kıyamaz belki tek hücreye.
Oku beni, Sevgiyi okuduğun gibi..
ve hiç unutma..
Ben seni Beşiktaş gibi sevdim..

31 Ağustos 2012 Cuma

Adalet Budur.

Kimileri tatilde yüzüyorum diye götünden ter akıtırken..
Kimileri geçim derdinde alın teri akıtıyor..

Vay anasını sayın okurlar, yine isyanlara bağladım bu gün, inanın şu yazdıklarımı birileri okusun diye değil, sırf içimden geçen argo isyanımı dillendirmek için yazıyorum. Yoksa biri okumuş okumamış çokta umrumda değil..

Bir zamanlar ülkenin padişahını mahkemede yargılayabilecek adalete sahip bir millet, vekil oğlunu dahi yargılayamaz hale gelmiş, dindar diye başbakanını asan bu millet, terörist başını krallar gibi yaşatır hale gelmiş,

işte bizim adaletimiz bu, utanmak çaresiz, bizde bu milletteniz...
Ama herşeye rağmen inanıyorum. Bir gün yine eskisi gibi adil bir milletin hayalini kurmaktan kendimi alamıyorum.

Bazen kaçmak istiyorum uzaklara hemde çok uzaklara Ana yurda gitmek istiyorum, Orta Asya ya,
Bozulmuş, benliğini kaybetmiş bu insan kalabalığından kaçmak daha akıllıca geliyor bazen.

16 Ağustos 2012 Perşembe

Bir gün biri beni kıracaksa o sen olma..


Hayattan çok şey istemiyorum aslında.. dürüst olmasınıda beklemiyorum.. Sadece dürüst diye bildiklerim yeter bana.. Hayattan sadece onları bana bırakmasını istiyorum.

Eğer bir gün çok yakınımdan biri beni üzecekse o sen olma.. sev veya sevme umrumda değil,  ama o son darbeyi vuran sen olma.. ölümden korkmak değil mesele ölmekte değil, kimin öldürdüğüdür insan için önemli olan.. Son nefesini verirken arkana dönüm baktığımda görmek istemem seni, sen değilsen eğer gülerim belki..

Sinirlen bana.. kov beni, vur kır, ama öldürme, benden kaç, nefret et, ama yeterki sen öldürme, en acı şekilde can vereyim denizlerde, işkencelere maruz kalayım gam yemem, yeterki arkama döndüğümde sen olma hançeri elinde..

Kim bilir yaşarken ölüyüz belki, sonu belli değil ya nasıl olsa bitmez gibi gelir. Birde bakarsın kim bilir nerede nasıl can verir.. Korkma ölümden kimi için bitiş, kimi içinde başlangıç olacaktır. Kimileri ağlarken riyadan, kimileri de mutlu olacaktır kaltığı için bir engel, her bitiş bir başlangıçtır belkide..

Utanma benden,
Ne hayasızlar gördüm bilmeden..
Üzülme tam tersini düşün, ölümden öteside var...
Darılma, kibirse yükselen şey, indirmesini bilende var..
// off ki ne off...

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Yükseklere tırmanırken ayaklarınızın altında ezilen gül yapraklarına dikkat edin..


Hayatta en güzel şey nedir biliyormusunuz. Karşılıksız birşeyler yapabilmek, karşılıksız verenler gerçek cömert insanlardır.. Karşılıksız sevebilenlerse gerçek sevenlerdir. Bazen her şey güzeldir. hayallerinizinde ötesine geçer hayat..  Gözler kördür adeta.. Akıl sadece hedefi düşler.. ve hemen yanı başında ezdiğin gül yapraklarının bile farkına varamazsın..

Böyle kör etmeli insanın gözlerini sevgili,
kör etmeliki görmesin bir başka bedeni.
Ama ezmemeli gül taneciklerini giderken.
Sevgili duy bunu sidikle temizlik olmaz..
Kıracaksan bir kalbi, cihan senin olsa adı aşk olmaz..

duygu ve düşüncelerimi tek mısrada argo bi şekilde açığa vurdum diyebilirim. Dikkat etmeli bastığımız yerlere..  Topraksa bastığımız yer, yılanda çıkabilir, gül ağacıda..

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Hiç Bilmeyecek...


Bu sefer farklı olacak herşey, bu sefer çok başka.. Bilmiyorum galip gelen beynimmi yoksa kalbimmi kestiremedim. Ama sen hiç bilmeyeceksin ve öyle kalacaksın.. Hiç birşey beklemeden sevebilmek, bilmesede olur diyebilmek ne kadar da güzel...

Evet birine karşı çok değişik düşünüyorum ama böyle.. Beni sevsin, benim için ölsün demiyorum. Olduğu gibi kalsın yeter :) yakınlarda bi yerlerde olduğunu bilsem yeter.

Uzunca düşünmeye hiç gerek yok, kusur aramayada gerek yok.. Birilerinin kusurları birileri için kurtuluş olabilir,, birilerinin doğması, birileri için ölüm olabilir veya biri için dün biri içinde bu gün olabilirsin.. Manidardır hayat.. tükürdüğünü yalatmak marifettir sana.. Bir daha asla diye naralar atarsın.. Hiç bir şey olmamış gibi çılgınca seversin..

Ve o gün gelir çatar kıpır kıpırdır hayat... Bitmeyecek bir gündür belki ama er yada geç biter... Rıhtıma vurmak üzeredir düşlerin.. Sahile akseder suratındaki gam çizgileri.. ve her zamanki gibi yine üzülürsün.. Hayatı tadındamı yaşamak istiyorsun o zaman dünyayı olduğu gibi değilde, görmek istediğin gibi gör..  Yokmuş gibi davran..

Her üzüldüğünde küçük hikayecikleri hatırla.. hatırla ve kahrol... Bitik düştüğün yere dikkat et fosseptik çukuru olabilir... Üstünden atlamasanda kıyısından geçersin.

Hayatı hafife alma,  ama sırtında da taşıma...
// Bir master in kaleminden..

31 Temmuz 2012 Salı

Çok Sevme Gönül


Hani bazen bir şeyin bokunu çıkarmak olur ya,
İşte aynen öyle bokunu çıkardım sevmenin..
Ne kaldıki şimdi ellerimde..
üzüntü, kırgınlık ve ziyan olmuş bir geçmişten başka..
Çok sevmemek gerekir bazen, belli etmemek gerekir.
Yine üzülürsün, yine kırılırsın belki.
Ama bilmez kimse bunu, yine kendinle başbaşa kalırsın..
Her şeyi her zaman yapmamak gerekir.
Dur demek icab eder kimi zaman..
Ağlamak gerekir belki, ama açılırsın
Gökyüzünden yere iner dünyaya açılır saçılırsın..
Kal desede gitmek gerekir kimi zaman.
Sitem etmeden gülümseyerek gitmek gerekir.
Şu ruhumdaki buhranı çekmesin diye gitmeli insan..
Çok sevme gönül, her zaman sen üzülürsün..
Kırılırda umutların , hayallerde ölürsün..
Sevsende belli etme gönül, yine sen üzülürsün.

// Şiirlerim // Ayazoglu

28 Temmuz 2012 Cumartesi

Kardan Adamlar..


Bu gece yine her zamanki gibi boş gezenin boş kalfasıyım..  
Yine hayallere dalıyorum.
Birden irkilip gerçek dünyaya döndüğümde,
Duyduğum pişmanlık ve üzüntü kar kalıyor yanı başıma..
Hayatı bir nebze olsun yaşayabilme sevinci ile kavrulurken iliklerim..
 Birden ellerime düşüveriyor kuru hayallerim..

Çok uzaklara gitmek isterdim hep.
Hiçkimsenin beni tanımadığı,
Yeniden bir hayata başlayabileceğim,
Şirin insanların olduğu
 o küçük kasabaya gitmek isterim çoğu zaman..
 Ama varlığından bile haberdar olmadığım bu yeri nedense hayal ederim kimi zaman..
 Hatta öyle detayları da düşünürümki,
dünyadan uzak, yaşam meşakkatinden uzak
Mini dünya tasarlarım zihnimde..

Kimi zaman ağlamak gerekir,
Ama buz tuttuysa gözyaşlarım,
Sebebi sen değilsin geride kalan aşkların..
 Tasalanma bir gün mutlaka döneceğim,
Sen aynı sen olarak kalırken hayallerimde.
Ben o küçük dünyanın kuytu bir köşesinde şiirler yazıyor olacağım..

Kardan adamlar yaparım belki,
Dilsiz ruhsuz ve soğuk adamlar.
Hayallerim de süslediğim havuçtan burnu olan kardan adamlar..
Sonsuza dek sürmesede, gittiği yere kadar gitsin..
Gitmediği yerde bırak, olduğu gibi kalsın..
Hayallerin boyası aşınırken ruhumun büstlerinde.
 Çirkin dünyanın aksi vurur birden gökyüzünde..
Yine bir hayal daha biter,
Ve ellerimde sensizlikten başka hiçbirşey kalmamıştır, bu günde..

25 Temmuz 2012 Çarşamba

Ben Bana Dargınım..

Vücudumda bir Kalp var ama diğer tüm azalarıma dargın..
Tüm azalarım da ona dargın..
Kalbim dilime dargın, hissettiklerini söylemediği için..
Dilimde kalbime dargın, söyleyemeceği şeyleri hissettiği için..
Kalbim beynime dargın, Hissettiklerini düşünmediği için..
Beynimde kalbime dargın düşünemeyeceği şeyleri hissettiği için..
Kalbim ayaklarıma dargın, canana gitmediği için..
Ayaklarım kalbime dargın, gidemeyeceği yeri istediği için..
Kalbim kollarıma dargın, Sevgiyi sarmadığı için..
Kollarım kalbime dargın, saramayacağı şeyi istediği için..
Kalbim bana dargın, peşinden gitmediğim için...
Ben kalbime dargınım, imkansız bir aşkı seçtiği için..

Çok uzakta bir ben var, ama bana hiç benzemiyor, her seferinde yanılıyor, yüzüne gülen herkesi aşk sanıyor, kısacası bu ben bana hiç benzemiyor..

23 Temmuz 2012 Pazartesi

Bazen öyle seversin ki...


Biliyorum hepinizinbir platonik aşkı olmuştur. Hani içten içten hayallere dalarsınız.. Her hareketinden bir anlam çıkartırsınız kendinize.. Bazen öyle büyütürsünüz ki o aşkı.. Sevilen bilse sizin duygularınızı önünde eğilir saygı ile.. Ama bilmemelidir. işin güzel tarafı da burdadır..

Artık hayatınız onun davranışlarına göre şekillenir. Hele hele yakınlarınızda bir yerlerde ise tam bir film konusudur yaşadıklarınız. Ama hiçbir zaman filmlerdeki gibi olmaz. Üzülürsün.. Belki de ağlarsın. yıkılır iç dünyan, dizlerinin üstüne çöker ruhun. Ama hiç mutlu sonla bitmez.
Şiirler yazdırır size gizliden gizliye..
Tavsiyem hiç bozmayın bu platonik aşkı. dağılmasın üstündeki, sevgi bulutları..
Bazen öyle seversinki inanmazsın senden daha çok sevenin varlığına, yoktur çünkü, kısa bir anda olsa, yoktur ondan ötesi.. korkarsınız, belkide içiniz sıkılır biri avuçlarına almıştır kalbinizi sıkıverir patlayacak gibi olur.. Beyniniz hükmedemez artık vücüdunuza.. Kalbinize bir yük daha binmiştir artık.. Vazifesi sadece kan pompalamak olan et parçası, artık sevgi de pompalayacaktır tüm vücüda... Kim bilir nerede ne zaman, ne şekil yaşanır bilemezsin, Görüntüler farklı olsa da sevgi hep aynıdır. Bu gün Bayrampaşada, bir gün Oslo da farketmez yer, zaman ve mekan...

Ama şimdilerde para diye birşey türedi aşkın yerine.. satın alınır oldu güzelim aşklar.. Parası olanlar yaşar oldu aşkı.. Biz hep yoksun kaldık bu yüzden belki. Üzülmüyorum desemde inanma kendine, Göz yaşları akmayabilir, ama ağlamak için göz yaşı dökmek gerekmez.. Kimileri içlerine ağlar, dışarıdan pembe panjurlu bir ev gibi görünür herkese...
Tasalanma sen ey gönül, vardır elbet bir sevenin,
Nafile bu gün üzülmek çare değilki gidene,
Nefret edersin umursuzca seversin,
Kendine bile ters düşersin kimi zaman,
Ölmesini istersin hunharca,
Ama onun kollarında ölmek istersin bedbahtça,
(Aşk Yakar şiiri alıntı - kerim yılmaz)