8 Aralık 2011 Perşembe

Atatürk ve Kadınlar...

Zülfü Livaneli imzası taşıyan Veda filmi sandığımdan ve beklediğimden çok farklı çıktı. Ben daha bir tarih daha bir Kahramanlık öyküleri beklerken karşıma Mustafa Kemal Atatürk’ün yalnızca yedi düvel ile değil bir kadınla da mücadele ettiğini gördüm. 

Mustafa Kemal bir kadının ihanet ağına çok küçük yaşta babasının ölümünden sonra başka bir erkek ile evlenen annesi ile düştü. Bu ne kadar müsait bir durum olsa da Küçük Mustafa Kemal karakteristik özelliği gereği bunu kabul edemedi. Harp okulundan mezun olana kadar annesini görmeyi reddetti. Daha sonra destanların yazıldığı, düşmanlara mezarların kazıldığı kurtuluş savaşının ardından yeni bir medeniyetin temellerini atma aşamasında yanı başında Fikriye Hanımı buldu. Selanik’in düşman işgalinin ardından Mustafa Kemal’in annesi ve kardeşi mülteci olarak İstanbul’a geldiler.
Toplama kamplarının birinde Mustafa Kemal tarafından bulundular ve İstanbul’da bir akrabalarının yanına yerleştiler. Bu evde  bulunan Fikriye Hanım , Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın  ikinci eşi olan Ragıp Bey’in yeğenidir. 

Mustafa Kemal’e oldukça yakınlık gösteren ona abi diyerek hitap eden Fikriye Hanım, içten içe Atatürk’e hayranlıklar beslemektedir. Bu sırada Mustafa Kemal Anadolu’ya inip isyan başlatma fikrindedir. Zübeyde Hanım Padişaha karşı asilik etmemesi gerektiğini defalarca tekrarlar Mustafa Kemal’e… Mustafa Kemal kararlıdır ve  kurtuluş mücadelesini başlatacaktır. Kurtuluş mücadelesinin başladığı ve olumlu sonuçlarının alındığı sırada Fikriye Hanım İstanbul’dan Ankara’ya Mustafa Kemal’in yanına gelmek istediğini Atatürk’e bir mektupla bildirir. "Paşanın söküklerini diker, yemeğini yaparım" diyordu. Önce kabul etmemesine rağmen sonunda Paşa, Fikriye Hanım’ın gelmesine müsaade etti. Fikriye Hanım’ın gelişi ile birlikte Atatürk Çankaya da kendisine hediye edilen bir eve taşınır. Burası Çankaya köşküdür. 

Fikriye Hanım misafirperverliği ile hamaratlığı ile Atatürk’ün takdirini kazanmış, arkadaşlarına karşı hep başını dik tutmasını sağlamıştır. Mustafa Kemal’in tabiri ile Fikriye Hanım ; "Zorlu bir hayatın ortasına gökten inen bir melektir.

Mustafa Kemal’in medeni kadın profilini çizmesinde çok yardımı dokunan yüzünü ağartan Fikriye Hanım artık ona Mustafa abi değil Paşam diye hitap ediyordu. İzmir’de Yunan ordularını bozguna uğratan Mustafa Kemal başta annesi Zübeyde Hanım olmak üzere; bu zafer coşkusu ile Selanik’e yürümesi ısrarları ile karşı karşıyaydı. İzmir’den Yunanlıları kovduktan sonra, şehrin ileri gelenlerinden Latife Hanım Mustafa Kemal’in güvenliği gerekçesi ile kendisine ait konakların birinde kalması için Atatürk’ü ikna etti ve bu vesile ile aralarında yakınlaşma oldu.

 Zübeyde Hanım’da Atatürk bu konakta kalırken onu ziyarete gelmiş ve Latife Hanım ile burada tanışmıştır. Atatürk’ün çocukluğundan beri yanında olan silah arkadaşı Salih Bozuk’u hasta döşeğinde vasiyet niteliği taşıyan ikazı ile uyarmıştır.  "Mustafa’ya söyle sakın Latife ile evlenmesin…”   Ancak Salih Bozok Atatürk’ün Latife Hanım ile çok mutlu olacağını düşündüğü için Zübeyde Hanım bu vasiyetini yerine getirmez ve Mustafa Kemal’e annesinin bu düşüncesinden hiç bahsetmez. Mustafa Kemal ile Latife Hanım nişanlanır nişanlanmaz, ertesi gün Zübeyde Hanım vefat eder. Kim bilir belki kahrından ölmüştür. 

Bir kadının ağlaması hep bir erkeğin yufka tarafına dokunur, hep bir kadının ağlaması ile koca bir erkek uysallaşıverir. Belki de Mustafa Kemal’in Latife Hanım’a duyduğu sevgi değil, devamlı ağlayan bir kadına merhametti. Latife  Hanım gerçekten Batılı kadın profiline uygundu. Mustafa Kemal’in ” Bir Kadın Çizmek” kavramını tamamlayan bir kadındı, ama yalnızca fiziksel olarak… Fikriye doğuyu temsil ediyordu Latife ise batıyı… Fikriye geçmişti, Latife Gelecek…Fikriye Hanım’ın verem olduğu gerçeği Fikriye Hanım tarafından özellikle Mustafa Kemal’den gizlendi. Çünkü Mustafa Kemal Fikriye Hanım’ın verem olduğunu öğrenince muhakkak ki onu tedaviye gönderecekti. Nitekim öyle de oldu… Tedavi için Paşa tarafından Münih’e gönderildi. Münih’te tedavi gördüğü hastanede bir mecmuadan Atatürk’ün Latife hanımla evlendiğini öğrendi. Latife Hanım bir anda tüm dünyanın takdirini kazanan Türklerin Başkumandanı olan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın karısı ünvanını kazanmıştır. Kadındır nihayetinde zaafları vardır ve belkide Mustafa Kemal Paşa’nın karısı olma ünvanının ağırlığını taşıyamadığı için davranışları sarpa sarmaya başlamıştır. Atatürk’ün yaverlerine ve hizmetlerini gören askerlere garson gibi, hizmetçi gibi muamelelerde bulunmaya başlamış ve bir keresinde yemek dağıtımı yapan askerlerin eldiven takmalarını isteyen Latife Hanım’ı Atatürk ” Latifeeee… Onlar asker eldiven takmaz!” şeklindeki sert uyarı ile karşılaşmıştı. Atatürk gerçekten Latife Hanıma hat safhada tahammül gösteriyordu. Meclisten İnkılap kanunları birbir geçerken Fikriye Hanım Ankara’ya döndü… Atatürk’ün yanına ilk geldiğinde kendilerine hediye edilen evde bir başka kadınla evli olarak yaşamasını kaldıramıyordu. Ne pahasına olursa olsun Paşa’yı görmeliydi ve bu sebepten bu eve tekrar gelmişti. 

Latife Hanım Fikriye’yi eve almadı. Paşa uyuyordu. Fikriye Hanım kendisine ait olan evden kovulmanın ezikliği ile "Paşammm! Paşamm!" diye haykırmaya başladı. Kovulduğu evde daha fazla duramazdı. Geldiği gibi arabaya binip uzaklaşırken Paşa’nın kendisine hediye ettiği silahı kalbine dayayıp tetiği çekti. Çok sevdiği birini bu kadar hazin bir şekilde kaybetmenin acısını yaşayan Atatürk tam da dünyanın en ünlü yayın organı olan "Time dergisinin"  kapağına çıkmışken Latife Hanım’a Fikriye diye hitap etti ve olanlar oldu. 

Latife Hanım kıskançlıkları ve kendini beğenmişliği yüzünden Atatürk’e defalarca kalp krizi geçirtmişti. Salih Bozok o esnalarda anlamıştı Zübeyde Hanım’ın ne kadar haklı olduğunu ve kendisinin ne kadar büyük bir hata yaptığını… Bahçede  muhafız askerlerinden birisi ile  güreş tutmak ve pehlivanlık üzerine konuşurken balkondan "Kemallll ! Arkadaşların bitti şimdide askerlerle mi ahbap oldun?” gibi basit bir iğneleme ile karşılaştı. Tam bu esnada yine kalp krizi geçiren Paşa kendine gelir gelmez, Salih Bozok’a Latife Hanım’ı İzmir’e göndermesini ve boşanma işlemlerini başlatmasını emretti. Çok sabretmişti ama boşanma kararı kesindi. O vakitten sonra Latife Hanım’ı hiç görmedi…Af dileyen mektuplarına hiç cevap vermedi… Atatürk yedi düvel ile mücadele etti. Bir kadınla edemedi… 

Bunları sanki oradaymışım gibi anlattım. Çünkü Vefa Filmini izledim ve tüm yaşananları gördüm. Sanki Oradaydım. Filmde emeği geçenlere teşekkürler…. 

Vural Egemen SARIGÖZ 
7 Temmuz 2011  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder