8 Aralık 2011 Perşembe

Recep Tayyip Erdoğan Gerçeği...

Recep Tayyip Erdoğan gerçeği isimli makaleyi yazmayı hep istedim ama kime neyi anlatacağım psikolojisi ile vazgeçtim.Bu vazgeçiş ile genlerime ve fikriyatıma ihanet içerisinde olduğumu görüp derhal bu makaleyi kaleme aldım…Olanları , söylenenleri göstermesem önce genlerime sonra da yarım asırlık davama ihanet içerisinde olabilirdim.O halde buyrun… Sadece bu günün değil geçtiğimiz dönemlerinde en tartışılan ismi olan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçmişten bugüne olan serüvenine hep birlikte şahitlik edelim… Birazdan işaret edeceğim durumlara rağmen bu ülkede hala AKP ve Kadroları %50 oy alabiliyorsa Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi memleketimizin tüm tershaneleri bir fiil işgal edilmiş demektir…
Hani bir deyimleri var ya ” ak icraatlar diye”… Bu deyime karşılık bir değirmen taşı ağırlığında bir sözü vardı biz ozan’ın… 
 ”Değiştiniz, aksınız, tamam, iyi, çok güzel, 
“Ak” lâfının üstünde özel duralım, özel!.. 
Yahu bu “Ak” diyenler, hep mi böyle müptezel? 
Bir değişme masalı, bir de ak tutturdunuz, 
Bu millete karayı, ak diye yutturdunuz. 

 Ecevit’te bir zaman “Ak”lı lâflar etmişti, 
“Ak günler” diye diye tepemizde bitmişti, 
Ve aynen anamızı ağlatarak gitmişti… 
Bir değişme masalı, bir de ak tutturdunuz, 
Bu millete karayı, ak diye yutturdunuz.''

 Gelelim bu ak icraatlara… 

 Çeşitli gazete,internet haber sitesi ve görsel videolardan , hazine.gov.tr kaynaklarından araştırıp maddeleştirdiğim ak icraatlar şöyledir … 

1. Başbakan Erdoğan bir Amerikan gazetesine yazdığı makalede Irak’a savaşmaya giden ABD’li askerlere dua etti:“Irak’ta savaşan ABD’li kahraman bay ve bayan askerlere, en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua ediyoruz.”“We further hope and pray that the brave young men and women return home with the lowest possible casualties, and the suffering in Iraq ends as soon as possible.”By Recep Tayyip ErdoganThe Wall Street JournalMarch 31st, 2003   

 2. Dışişleri Bakanı Gül “Dünya barışı için, barışı korumak için, son 50 senede dünyada en çok Amerikalılar kendi çocuklarını feda etmişlerdir.”dedi. (http://www.milliyet.com/2006/05/16/siyaset/siy03.html)   

3. Yirmibeş İslam ülkesinin sınırlarını değiştirip hepsini Irak gibi yapma projesi olan ABD kaynaklı BOP’la ilgili Sayın Gül’ün görüşü: “Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek.” (http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=181295)Not: Vatandaşlarımızın % 72’si BOP’u tehlikeli görüyor.(25.07.2004 – Yeni Şafak)   

 4. Diyanetten Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın diyor ki: “Ben Avrupa’ya gittiğimde kiliseye çok giderim, büyük zevk duyuyorum.” (II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri cilt:2 sayfa:375)   

5. Diyanetten sorumlu Devlet Bakanı yapılan Sayın Mehmet Aydın, İslam dinini Müslüman olmayanlara tebliğ etmeye ‘en DİNSİZCE hakarettir’ dedi:“Bazı müslüman kardeşlerimiz diyor ki yahu bir fırsat düştü, müslümanlığı anlatalım hıristiyanlara; Allah belki hidayetini gösterir. (Diyalog çalışmalarında)… işin ucunda bilmem adam kazanmak, üye kazanmak varsa, açıkçası bu bir din mensubuna yapılacak en DİNSİZCE bir hakarettir.” (II. Din Şurası Tebliğ ve Müzakereleri cilt:2 sayfa:322)   

 6. ABD Savunma Bakan yardımcısı Paul Wolfowitz: “Biz Irak’a müdahale konusunda tereddüt ediyorduk, Tayyip Erdoğan bize cesaret vermiştir.” (Irak işgalinden üç ay önceki Türkiye ziyareti esnasında yaptığı açıklamadan.)   

7. Erdoğan, AJC örgütünden bugüne kadar “cesaret ödülü” alan 10 kişi içinde Yahudi olmayan tek kişi.Tayyip Erdoğan’a “cesaret ödülü” veren “American Jewish Congress” (AJC) adlı kuruluş, WJC’ye bağlı.Theodore Herzl tarafından Dünya Musevilerini bir “ulusal yurda” kavuşturma amacıyla 19. yüzyıl sonunda kurulan “World Jewish Congress” (WJC) İsrail devletini kurmakla amacını gerçekleştirmiş bir Yahudi teşkilatıdır.Daha önce AJC tarafından 10 kadar kişi ödüle lâyık görülmüştü; bunlar arasında İsrailli veya Musevi olmayan tek kişi Tayyip Erdoğan. Listede İsrail’in önemli bütün başbakanları var. Türkiye başbakanına bu ödülün verilmesi de, verildiği mekân da anlamlı: HSBC bankasının New York merkezi… (http://www.yenisafak.com.tr/arsiv/20…5/tkivanc.html)   

 8. Bush, Erdoğan’a “Sen ne harika bir adamsın” dedi. (You are a great man) Kasım 2004  

9. Çeçenler, Rusların dilinde terörist. Erdoğan 3 Kasım seçimi sonrası AKP genel başkanı olarak 170 kişilik heyetle ziyaret ettiği Rusya’da teröre karşı işbirliğinden söz etti.   

 10. Erdoğan genel başkan sıfatıyla gittiği Çin’de de şöyle dedi: “Tek Çin anlayışını destekliyoruz. Çin’in toprak bütünlüğü konusunda Türkiye’nin herhangi bir tereddüdü yok, saygısı vardır. Terörün dini, milleti, ırkı olamaz.” (Çin, işgal ettiği Doğu Türkistan’ı kendi toprağı sayıyor. Özgürlük mücadelesi veren 30 milyon Uygur Türkü kardeşimize de terörist diyor.   

11. Başbakan Erdoğan, İspanya Başbakanıyla beraber Medeniyetlerarası İttifak(!?) eşbaşkanı oldu.(Medeniyetler arası ittifak, Dinlerarası diyaloğun diğer bir ismidir.Gösterilen tepkiden dolayı, medeniyetler arası ittifak ifadesi kullanılıyor.)   

12. Erdoğan’ın danışmanı Cüneyd Zapsu, Amerikalılara Tayip Erdoğan hakkında, “Bu adamı kullanın!” dedi.İşte American Enterprise Institute adlı düşünce kuruluşundaki konuşmanın teyp kaydı:This man is an honest man. And he has his own beliefs and he is true to his beliefs. Please try to… I’d say “exploit”(sömürmek,istismar etmek, kendi çıkarına kullanmak) is a bad word, but kullanmak or use… (Zapsu burada Türkçe kullanmak sözcüğünü telaffuz ediyor ve İngilizce nasıl denir anlamında dinleyicilere bakıyor ve bir Türk dinleyicinin hatırlatması üzerine sözlerine devam ediyor) take advantage of this man. Because this person has so much credibility, because of his own beliefs in the Muslim world and he believes in the Western style democracy. I think instead of pushing him down, putting him to the drain, use… Here and in Europe you should take advantage of that. This is my offer… (http://www.milliyet.com.tr/2006/04/1…t/axsiy02.html) 

 13. 4928 No.lu ve 15.07.2003 tarihli Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da ‘cami’ kelimesi ‘ibadethane’ olarak değiştirilerek apartman kiliselerinin önündeki yasal engel kaldırıldı. (25173 sayılı Resmi Gazete – Yayın tarihi:19 Temmuz 2003 Cumartesi) 

14. İçişleri Bakanlığı’nın emri ile, Papa Jean Paul’ün ölümü dolayısıyla tüm yurtta bayraklar yarıya indirildi. İçişleri Bakanlığı, 8.4.2005 Cuma günü tüm resmi dairlerde gündoğumundan-günbatımına bayrakların yarıya indirilmesini istedi.Emir örneği için: (http://www.istanbul.gov.tr/images/docs/emir.doc)• Papa için Rusya’da bile bayraklar yarıya inmedi (!?) (Ortodokslar ya, o yüzden indirmemişlerdir…)• Diyanet İşleri Başkanımız vefat etse hangi ülke bayrağını yarıya indirir?• Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanı vefat etse AKP bayrakları yarıya indirtir mi?• Laik bir ülkede müslümanlar aleyhine Papa için bu ayırım niçin yapılır?• Milli sembolümüz olan bayrağımızın yalnızca bir dinin ruhani lideri için yarıya indirilmesi, o dini kayırma anlamı taşımıyor mu?   

 15. Camilerden elektrik ve su parası alınmaya başlandı. ( Oysa kiliseler bu parayı ödemiyor. ) İlginç olan, önceki hükümetlerin çekindiği bu uygulamaya AKP’nin 2005 yılında başlaması. Derneği olan camiler, şu anda faturalarını ödemeye çalışıyor. Peki kiliseler ibadethane değil mi, niçin ödemez?   16. Erdoğan, yeni AKP genel merkezindeki motiflerin Yahudi sembollerine benzediğini kabul etti:“Ankara Selçuklu medeniyetinin yansımaları olduğu bir ilimiz. Ayrıca Osmanlı’dan da mimari uslüba bağlı kaldık, bunun yanında cumhuriyet çizgilerini katarak bu hale getirdik. Selçuklu yıldızları, Yahudi yıldızlarını da çok andırıyor.”(http://www.haber7.com/haber.php?haber_id=248953)    

17. Türkiye Ermenileri Patriği II. Mesrob, 22 Temmuz seçimlerinde AKP’yi destekleyeceklerini açıkladı. (http://www.yenisafak.com.tr/politika…/destekleyecek)  

18. AKP’den bir ilk: Gay ve Lezbiyen Filmleri Festivali’ne onay verildi. (27.09.2004 –Vakit)“Outistanbul 1. Uluslararası İstanbul Gay ve Lezbiyen Filmleri Festivali”   

 19. AB mevzuatına uygun Türk Gıda Kodeksi yayınlandı. “Çiğ Kırmızı Et ve Hazırlanmış Kırmızı Et Karışımları Tebliği” Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. (http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/4716801_p.asp) • Domuz ve yaban domuzu kasaplık hayvanlar arasına alındı.   

20. Okullara gönderilen genelge ile Kuran-ı Kerim’de geçen bazı kelimelerin kullanılması yasaklandı: cemaat, cihad, fetva, halife, hicret, imam, imamet, kafir, medrese, mücahid, mümin, münafık, şehadet, şehit, şeriat, şirk, tağut, tebliğ, tekke, tevhid… Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı’nı sözkonusu genelgeyi göndermekle görevlendirdi. (http://arsiv.sabah.com.tr/2005/01/13/gnd106.html) 

 21. 2005’te onaylanan 5. sınıf Din Kültürü kitaplarında “Kelime-i Tevhid, Lailâhe illallah’tır” deniyor. (“Muhammedur-rasûlullah” ifadesine yer verilmiyor.) (AB projelerini ve ders kitaplarındaki değişimi düşündüğümüzde “Muhammedur-rasûlullah” bölümünün yazılmaması, her şeyi anlatıyor. “Muhammedur-rasûlullah” ifadesi; Hz. Muhammed’in Allah’ın resulü olduğunu söyleyen Müslümanları, Hz.İsa’yı rab ve oğul kabul eden Hıristiyanlardan ayırır. Bunu kaldırmak hangi düşünceden ileri gelir?) 

22. Abdullah Gül, YÖK’ün kurucu başkanı olan ve üniversitelerde başörtüsü yasağını başlatan İhsan Doğramacı’ya 2007 Meclis Onur Ödülü verilmesini teklif etti. (17.02.2007 – Zaman)Bülent Arınç da Doğramacı’ya telefon ederek ödülün kendisine verileceğini müjdeledi.• Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi Gül’ün teklif ettiği ödül, daha sonra Gül tarafından takdim edildi. (http://www.sabah.com.tr/2007/05/31/h…429EF5F05.html)   

 23. Başbakan Erdoğan: “Başörtüsü konusunda hiçbir yerde, kimseye söz vermedim. Vaat etmediklerimizi, vaat edilmiş gibi gösteren, provake edenler var.” dedi. (http://www.gazetevatan.com/root.vata…9&Categoryid=3

24. Başörtüsü sorunuyla ilgili vaadi olmadığını açıklayan Başbakan, Fener Rum Patriği’ne söz verdi: “Bütün sorunlarınızı çözeceğiz.” (11.12.2004 – Vakit) 

 Türkiye’de uygulanan senaryonun, 1994 yılında ilk işaretlerini verdiğini hatırlatan Banu Avar, o tarihlerde Türkiye’nin ABD Büyükelçisi Morton Abromovitz’in “Bu Erbakan bu işi beceremiyor, daha kravatlı, daha şehirli görünümlü bir başkan lazım” sözlerine atıfta bulunarak, “Dünya düzeni, Türkiye’nin yönetimine kimlerin geleceğine daha o tarihte karar vermişti” diye konuştu.

 BBC’nin Türkiye’deki temsilciliğini yaptığı 1994 yılında yaşadığı bazı ilginç olayları anlatan Avar, o tarihlerde ABD’nin devlet televizyonu PBS de dahil olmak üzere merkezi bu ülkede olan bazı televizyon kanallarının bir takım isimler üzerine yoğunlaştığını anlattı. Avar, 1994 yılına ait kayıt ve belgelerin kendisinde olduğunu hatırlatarak şunları söyledi: “O tarihlerde, yurt dışından Türkiye’ye gelen basın mensuplarına kılavuzluk yapıyordum. Nisan 1994′te, önce BBC, daha sonra ABC ve PBS aradı. Talepleri, Refah Partisi konusunda bir program yapmaktı. Kendilerine Genel Başkan Necmettin Erbakan ile bir görüşme ayarlayabileceğimi söylediğimde bana ‘Hayır onu istemiyoruz. Yardımcısı Abdullah Gül, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan ya da Fehmi Koru ile görüşmek istiyoruz’ dediler. Birebir aynı şeyleri talep ediyorlardı. Tüm konuşmalar tarafımdan kaydedildi. Geldiler ve röportajlarını yapıp gittiler.

Yeni dünya düzeninde, bir takım isimlerin yönetim için hazırlandığı o zamandan belliydi. Aynı hazırlık şimdi de yapılıyor. CIA istasyon şefi Nelson Letski’nin, ‘TBMM’nin her yerindeyim’ sözleri tesadüf eseri sarf edilmedi.” ABD merkezli bu operasyonun, 68 ülkede aynı anda başlatıldığını söyleyen Gazeteci Yazar Banu Avar, süreci şu sözlerle anlattı: “Önce belirlenen isimler yönetime gelir. Gelir gelmez, ülkenin kaynakları özelleştirilmeye başlanır. Tüm fabrikalar kapatılır. İnsanlar, aç, işsiz kalır ve sokaklara dökülür. Evinden çıkamaz hale gelir. Daha sonra ise televizyonlar aracılığıyla zehir enjekte edilmeye başlanır.” Son dönemde, Türk televizyonlarında yer alan yarışma ve evlilik programlarının bu amaçla yaygınlaştığını söyleyen Avar, bu programlarla toplumun kutsal değerlerine ve nimetlerine hakaret edildiğini, kadınların aile değerlerinden zuaklaştırıldığını, eğitimli kadınların ise yalnız ve özgür kadın imajı ile dönüştürüldüğünü belirtti.

 Kültürel anlamda büyük bir düşüş yaşandığını belirten Banu Avar, bu süreçte etnik kaşıma, etnik sendikacılık operasyonlarının başladığını ve iç savaş için düğmeye basıldığını kaydetti. Bu aşamada Yugoslavya örneğini veren Avar, “Bu süreç, Yugoslavya’da olduğu gibi ordu ve polisin karşı karşıya getirilmesiyle sonuçlanır. Bu ülkede askere karşı polis silahlandırılmıştı. Daha sonra barış gücü askerleri ‘biz sizi ayırmaya geldik’ diye devreye girer. Ülkenin petrol bölgeleri ve havzaları ile tüm stratejik alanlara el koyulur. Bu şablon herkesin aklının bir köşesinde durmalıdır” diye konuştu. 

 İlgili videoya ve ses kaydıba aşağıdaki adresten ulaşabilirsiniz. http://www.youtube.com/watch?v=TNLueVtDgak 

 Demogojik bir “Demokrasi Tellallığı” üzerinden rant sağlamaya dönük siyasi söylemlerle öne çıkan AKP Eş Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan; dönemin ABD Büyükelçisi Siyonist Eric Edelman gibi bir “küresel aktör”ün Yüksek Seçim Kurulu gibi müstesna bir makamı ziyareti ve akabindeki “9 Mart Siirt Seçimleri gibi gayr-i meşru bir siyasi formül” ile “vekillik” ve “başbakanlık” statüsüne eriştirilmiş bir siyasi değil midir? 

 58. Hükümet Dönemi’nde yani Abdullah Gül Hükümeti görevde iken hiçbir resmi statüsü olmadığı halde Beyaz Saray’da “başbakan” edasıyla boy gösteren aynı RTE; acaba bu uluslararası ve özgüven sınıran kişisel profilini sadece ve sadece Kasımpaşalılığı’yla mı hak etmiştir? 

 Gelelim ekonomik boyutlara… 

 Bakınız… Biliyorsunuz geçenlerde Orta vadeli program yayınlandı, buna göre 2012′ye kadar olan hedefler belirlendi, şimdi bugüne kadar bir defa dahi tutturamadıkları hedefleri kabul ederek son 10 yılı (2002-2012) ve geçmişi hani durmadan koalisyonlar, kısa ömürlü hükümetler vs., diye tu kaka ilan edilen dönemi kıyaslayalım; 

 2003-2012 arası ortalama büyüme %4.23, pekiyi geçmiş 40 yılda (1962-2002) ne kadar olmuş ortalama büyüme %4.38!!!Hani ara dönemler, koalisyonlar, savaşlar, kısa ömürlü hükümetler, cuntalar, vs. dönemi… 2003-2012 işsizlik oranı %12.14, son 15 yılda 1988-2002 arası bu oran %7.74 olmuş!!!Hayret bi şey değil mi? Sanki son 7 yılda %50 artmış mı ne? Pekiyi borcumuz mu azalmış? Nerdeee? Hani hep kendilerini kıyasladıkları 79 yıl var ya hani tüm Cumhuriyet döneminden 2002′ye kadar olan dönem! Toplam iç, dış, kamu, özel borç yaklaşık 220 milyar dolar olmuş…Bunun içinde ülkede kurulan ve 2002 sonrası “babalar gibi satılan” Erdemir, Petkim, Tüpraş, Telekom, Sümerbank, Et Balık Kurumu, barajlar, otoyollar, limanlar, enerji santralları, GAP, BOTAŞ hatları, havalimanları, vs. tüm yatırımlar dahildir… 2003-2009 arası yapılan borç ise 243 milyar dolar olmuş!!!! Pekiyi “babalar gibi satılan” özelleştirme gelirleri nerededir? 

Bir vatandaş olarak soruyorum, son 7 yılda ülkeye ne yatırım yapıldı? AVM, her yıl patlayan duble yollar dışında…Hangi fabrika yatırımı yapıldı, hangi işsize iş bulundu? Nereye gitti bu paralar? Büyük kısmı nereye gitti biliyor musunuz? Hani dini inançları yüksek ya hani faiz haram diyorlar ya, faize gitti faize, tam tamına 359 milyar TL ödenmiş 2002-2009 arası!!!! 

Özelleştirme yapılırken kar edenler elden çıkartıldı…Nasıl olur böyle bir şey bizler bunu nasıl hazmederiz? Madem kar ediyorsun niye satıyorsun, zarar edeni elden çıkartsana!! Özelleştirme zararı azaltmak için yapılır, gelir elde etmek için değil…Borcu olan insan elindeki kol saatini satarsa, altınını satarsa gelir mi yaratmış olur yoksa bu bir çaresizlik midir?  Gelir elde etmek için tüm varlıklarını satışa çıkartan bir devlet mi olur? Artık her sabah hazinemiz dükkanı açtığında 150 milyon TL faiz ödemek zorunda, yılda yaklaşık 40 milyar dolar!!! 25 Mayıs 2011 Çarşamba günü Başbakan R. Tayyip Erdoğan, Ankara’da yaptığı ve çılgın projelerini açıkladığı konuşmada şöyle söyledi: “10. Marşında demir ağlarla ördük deniyor ya. Bize kadar bişey örüldüğü yoktu…” 

 TCCD web sitesine bakalım. 

TCDD Hakkında > CUMHURİYETİMİZİN 80 YILLIK TARİHİNDE DEMİRYOLU POLİTİKALARI sayfasında şöyle deniyor: 

 “1. Demiryolu Ağırlıklı Dönem (1923- 1950 Dönemi) : Cumhuriyet öncesi dönemde, yabancı şirketlere verilen imtiyazla, onların denetiminde ve ülke dışı ekonomilere, siyasi çıkarlara hizmet eder türde gerçeklestirilen demiryolları, Cumhuriyet sonrası dönemde milli çıkarlar doğrultusunda yapılandırılmış, kendine yeterli “milli ekonomi”nin yaratılması amaçlanarak, demiryollarının ülke kaynaklarını harekete geçirmesi hedeflenmiştir. Bu dönemin belirgin özelliği, 1932 ve 1936 yıllarında hazırlanan 1. ve 2. Beş Yıllık Sanayileşme Planlarında, demir-çelik, kömür ve makine gibi temel sanayilere öncelik verilmiş olmasıdır. Bu tür kitlesel yüklerin en ucuz biçimde taşınabilmesi açısından demiryolu yatırımlarına ağırlık verilmiştir. Bu nedenle, demiryolu hatları milli kaynaklara yönlendirilmiş, sanayinin yurt sathına yayılma sürecinde yer seçiminin belirlenmesinde yönlendirici olmuştur. Bu dönemde, tüm olumsuz kosullara karşın, demiryolu yapım ve işletmesi ulusal güçle basarıldı. İsmet İnönü, 30 Agustos 1930′da Sivas’da yaptığı konuşmada, 1920′de Mustafa Kemal Atatürk’ün riyaseti altında toplanan hükümetin ilk programına atıfda bulunarak şunları söylüyordu: “Dünyanın bütün ateşleri başına yağarken, yarınkı mevcudiyeti hazin bir şüphe altında iken, vatandaşlar yalınayak ve sopa ile müstevlilere karşı koymaya çalışırken, bütün membaları elinden gitmişken ve hazinesinde bir tek lira yok iken, ilan ettiği ilk programında; Ankara’dan Yahşihana kadar şimendifer temdit edeceğini söylüyordu.” Atatürk de Millet Meclisinin 1 Mart 1922 tarihli toplantısında: “İktisad hayatının faaliyet ve zindegisi ancak münakale vasıtalarının, yolların, şimendiferlerin, limanların hali ve derecesile mütenasiptir.”  

Gerçekten de onca kitliga, imkansizlıklara rağmen, demiryolu yapımı İkinci Dünya Savaış’na kadar büyük bir hızla sürdürüldü. Savaş nedeniyle 1940′dan sonra yavaşladı. 1923-1950 yılları arasında yapılan 3.578 km.lik demiryolunun 3.208 km.si, 1940 yılına kadar tamamlandı. Demek ki yaklaşık 3.500 kilometre demiryolu yapılmış bu dönemde. Gelelim günümüze. Yine TCDD sitesinde Genel Bilgi sayfasında, bugün itibariyle ana hat uzunluğu 8,697 KM olarak veriliyor. Demek ki 2011 Mayıs ayı itibariyle bu ülkedeki ana demiryolu hatlarının %40′ı Cumhuriyet’in ilk döneminde inşa edilmiş. Gelelim 2002 ile 2011 arasına. TCDD İstatistik Yıllıklarına bakarsanız: 2002 yılında Toplam Anahat Uzunluğu: 8,671 km olarak veriliyor (bkz: tablo) Yine TCCD’ye göre mevcut (2011) anahat uzunluğu 8,697 km olduğuna göre; AKP geride kalan 9 yılda 26 kilometre anahat demiryolu inşa etmiş. Buna yüksek hızlı tren yolu (394 km) eklenirse, toplam 420 km demiryolu inşa edilmiştir. 

 Ancak sorun bu değil. AKP bu dönemde 420 değil 20,000 km demiryolu inşa etmiş de olabilirdi. Bu yine de, o teknolojik ve mali yokluklar içinde binlerce kilometre demiryoluna terini akıtanların yaptıklarını görmezden gelme küstahlığını, “nasılsa kimse söylediğimi kontrol etmez” düşüncesiyle bas bas bağırarak yalan söylemeyi gerektirmezdi. Yalan söyleyen , şerden sorumlu olan herkes  mutlaka Allah’ın hesabına bir gün çekilecektir… Hesabı kolay verebilenlerden olmak ümidiyle... 

 Vural Egemen 
Kaynaklar: http://akpekonomisi.blogcu.com/akp-nin-demiryolu-yalani/10535542

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder