Bir gücü elde tutmak , elde etmekten daha zordur.Şimdilerde AKP elinde bulunana iktidar gücünü elde tutmak için çalışmalara başlamış durumdadır. Bu gücü elde ederken izlediği yol ile bu gücü elde tutmak için izleyeceği yol aslında çok da farklı değildir ancak dozunu arttırarak devam edecektir. Akp'nin izlediği siyasi ayrıştırma politikasından en çok etkilenen hiç şüphesiz ülkücü camiadır. Başbuğ Alparslan Türkeş'in sağlığında '' Ülkücülük MHP'de olur'' ilkesini yıkmaya çalışan AKP , Milliyetçi Hareket Partisinin yaşadığı iç sorunları malzeme yaparak , ülkücülük ile mhp'li olmak aynı şey değildir... Akp'de de ülkücü olunabilir , Akp'de de ülkücü kalınabilir gibi söylemler ile AK ÜLKÜCÜ, AK KURT gibi kavramlar türetmiştir.
Akp yeni anayasa referandumunda 12 Eylül'ün acılarını siyasi malzeme yaparak bir çok ülkücünün evet oyunu almıştı. Hatta daha ileri giderek bir çok eski ülkücü olarak tabir edilen ancak bir miktar para karşılığında tvlere çıkıp ''referandum da evet diyeceğim'' diyenleri kullanarak ALDATMA ve KANDIRMA politikası izlemiştir. Şimdi Akp referandum ile ödünç aldığı bu oyları kalıcı hale getirerek kendi tabanı oluşturmaya çalışmak istiyor. Anayasa referandumunda MHP'nin oylarına göz dikmesinin tek sebebi Ülkücüleri kendi safına çekerek iktidar olmak değildi tabiki de bu aslında bir bakıma Milliyetçi Hareket Partisini baraj altında bırakma çabasıydı. MHP'siz bir meclis çok da harika olurdu Akp'nin at oynatması için... Recep Tayyip Erdoğan bazen bu uğurda kaset skandalları ile MHP'nin iç meselelerini malzeme yapmak suretiyle MHP üzerinde oyunlar oynamaktadır. En büyük koz şu an da ''MHP’li olmakla ülkücü olmak aynı şeyleri ifade etmemektedir..'' Ayrıca mevcut MHP tabanınından bazı kişilerin MHP yöneticileri ile arasındaki soğukluktan da faydalanmak istiyor.
AKP'nin ülkücülerin oylarını almaya çalışmakta ve ülkücülerin oylarını aldıktan sonra kalıcı hale getirmek için bir takım raporlar , bir takım çalışmalar hazırlandığı söyleniyor. Bunu söyleyen Aksiyon Dergisi yazarlarından Cemal A. Kalyoncu'dur.
''Çalışmada ayrıca ülkücü hareketin içindeki ideolojik ayrışmanın sadece MHP’nin bugünkü yönetimi ile ortaya çıkmadığı da hatırlatılıyor. Ayrışmanın geçmişe dayandığı ve Türk İslam ülkücüleri, Anadolucular, Türk milliyetçileri, Atsızcılar ve Türkçüler şeklinde MHP’nin kuruluşundan bu yana var olduğu dile getiriliyor. Yani ülkücü camianın homojen bir bütünü temsil eden bir ideoloji olmadığı ileri sürülüyor''
Yukarıdaki çalışmanın ürünü olan paragrafımızda geçmişten günümüze Ülkücüleri ayrıştırmak için işlenen cürümler sıralanıyor. Yukarıda sayılan Türk-İslam Ülkücüleri,Anadolucular,Türk Milliyetçileri, Atsızcılar ve Türkçüler gibi kavramların aynı parti çatısında birlikte nasıl var olabileceğini vurgulamaya çalışıyorlar.
Sağ seçmenin tüm hakkaniyetini kullanan Akp şu noktalara dikkat çekiyor. Son seçimlerde Büyük Birlik Partisi,Saadet Partisi,Milliyetçi Hareket Partisi ve Akp'nin tabanı müşterek noktalarda birleşmektedir. Milliyetçi muhafazakar olarak nitelendirilen kavrama bu partilerin tabanları monte edilmiş durumdadır. BBP,SP,MHP ve AKP'nin tabanlarını birbirinden ayıran noktanın ifade şekilleri, ifade şiddetleri olduğu söyleniyor. Bu bağlam da artık kavramları ve söylemleri bir kenara bırakan sağ seçmeni AKP çatısı altında toplamaya ve kalıcı olmaya çalışıyor.
Ülkücü seçmen bu şekilde idealleri doğrultusunda, ülkücülüğün gereği olarak, davasını bugünkü MHP’de kalmadan da yürütebileceği düşüncesini savundular ve savunuyorlar. Ayrıca referandum sürecinde sıkça vurgulanan eski ülkücü-ülkücü ayrımının MHP’li-ülkücü şeklinde ele alınmasının da iktidar partisine yeni seçmen kitlesi kazandırabileceğine işaret ediliyor. Bunun için de bir çatı kavram olarak benimsenecek ülkücülüğün referans olarak gördüğü isimlere, mesela bir Osman Yüksel Serdengeçti, bir Erol Güngör, bir Seyyid Ahmed Arvasi’ye vurgu yapılması öneriliyor. Dahası ise MHP’nin gerçek ülkücülerin temsilcisi olmaktan uzaklaştığı, ulusalcı kimlikli kişilerin etkinliğini artırdığı bir parti olduğu iddiasının dile getirilmesinin de kitle üzerinde etkili olacağına işaret ediliyor.
SP, ANAP ve DP gibi merkez sağ seçmenlerine AK Parti içinde politika yapabilme imkânı tanınmasına rağmen bu imkânın ülkücülere çok fazla sağlanmadığı dile getiriliyor. Bu iddia ilk anda şaşırtıcı gelebilir. Ancak AK Parti kadroları içinde yer alanların daha çok eski ülkücü kimliklerinden ziyade eskiden ülkücü kimlikleri ile var olduğu düşünülüyor. Milli Görüş’ten gelenlerin parti içerisinde karar alma ve uygulamada her zaman avantajlı olduklarının altı çizilirken, ülkücülere de taşra teşkilatları ve yerel teşkilatlarda MHP’li değil de ülkücü kalınarak AK Parti’de politika yapma imkânı sağlanmasının artılarına işaret ediliyor.
Ülkücü tabana hitap edecek bir AK Parti’nin özellikle miting gibi faaliyetlerde sık sık ülkücü şahsiyetleri zikretmesi gerektiği, ülkücü kanaat önderlerinin dolaylı olarak gündeme dair konuşturulması da önerilen fikirlerden. Ayrıca, MHP ile organik ilişkilerinin zayıf olduğu iddia edilen ülkücü kanaat önderlerinin onore edilmesinin gerekliliği ve ülkücü kanaat önderlerinin AK Parti yöneticileri ile zayıf olan gönül bağlarının da asgari mümin-Müslüman ahlakı çerçevesinde güçlendirilmesi üzerinde duruluyor.
Seçim sürecinde hatırlarsanız Recep Tayyip Erdoğan, yaşı küçük olmasına rağmen idam edilen ülkücü Şehit Mustafa Pehlivanoğlu’nun mektubunu kürsüde okumuş ve mektubun etkisiyle gözyaşlarını tutamamıştı.
Bunun gibi, ülkücülerin 12 Eylül başta olmak üzere bu süreçlerde yaşadıklarının anlaşılması da ülkücü kitle için önemsenen eşiklerden biri olarak düşünülüyor. MHP’nin dezavantajlarının avantaja çevrilerek kullanılması da iyi bir halkla ilişkiler çalışması olarak öngörülüyor. Mesela, Orta Anadolu’da zayıflamış, Doğu ve Güneydoğu’da bulunmayan, sadece Ege ve Akdeniz’de birkaç ilde var olabilmiş partinin vatan bölünüyor söylemini kullanmasının ülkücü kitlenin üzerinde de inandırıcı etki yapmadığına dikkat çekilmesi. Raporda En önemli vurgulardan biri şüphesiz, AK Parti Gençlik Teşkilatı’nın Milli Gençlik ve Ülkü Ocakları’nı da kuşatacak bir biçimde yeniden düzenlenmesi gerektiğidir. Raporda bu hususlara değinilirken Akp'nin aldığı oy oranını göz önüne getirirsek başarılı olduklarını itiraf etmek gerekir. Ancak Akp bu konuda başarılıysa sadece bu raporda elde ettiği verilerle değil karşısında bulunan Ülkücülerin ve MHP kadrolarının da eksiklerinden kaynaklanmaktadır.
Türk Milletine kendimizi halk diliyle , günlük konuşma diliyle açık bir ifadeyle anlatmamız gerekir ki Recep Tayyip Erdoğan'ın en çok kullandığı yönetemlerden birisi de budur. MHP'nin üst düzey yöneticilerine birazdan aşağıda yazdığım raporu AKP'nin raporuna karşın PANZEHİR olarak göndermiş bulunuyorum.
1-) Ben bir Ülkücü olarak, MHP'den başka hiç bir partiye oy vermem
2-) Ben bir Ülkücü olarak, BOP EŞ Başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermem.
3-) Ben bir Ülkücü olarak, camiler kapatıp kiliseler açan AKP'ye oy vermem.
4-) Ben bir Ülkücü olarak , Yahudilerin yedi günü temsil eden şamdan ile günümüzde AKP'nin yedi günü temsil eden yedi ışıklı ampülüne oy vermem.
5-)Ben bir Ülkücü Olarak, ABD Askerlerine Irak savaşında dua eden Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermem.
6-) Ben bir Ülkücü olarak, Yahudi olmayıp , Yahudi Cesaret ödülü alan Tek Yahudi olmayan kişi olan Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermem.
7-) Ben bir Ülkücü olarak , Bush'un '' en Harika bir adamsın'' dediği Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermem.
8-)Ben bir Ülkücü Olarak ,Çin'de Çin'in bölünmez bütünlüğünü savunarak 30 Milyon Doğu Türkistanlı ve Uygur Türk'ünü dünyanın gözleri önünde Terörist ilan eden Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermem.
9-)Ben bir Ülkücü olarak, Cami Kelimesini ibadethane olarak değiştiren bir partiye oy vermem. (25173 sayılı Resmi Gazete – Yayın tarihi:19 Temmuz 2003 Cumartesi)
10-)Ben bir Ülkücü Olarak, Papa Jean Paul’ün ölümü dolayısıyla tüm yurtta bayraklar yarıya indirenlere oy vermem. (http://www.istanbul.gov.tr/images/docs/emir.doc)
11-)Ben bir Ülkücü olarak, Partisinin yeni Genel merkez binasını Yahudi sembolleri ile süsleyen bir Partiye ve Genel Başkanına oy vermem...
12-)Ben bir Ülkücü olarak , Türkiye Ermenileri patriği II.Mesrob'un Seçimlerde AKP'yi destekleyeceğiz sözünden sonra AKP'ye oy vermem.
13-)Ben bir Ülkücü olarak, Domuz ve yaban domuzunu kasaplık hayvan olarak kanunlaştıranlara oy vermem.
14-)Ben bir Ülkücü olarak,başörtüsünü siyasi malzeme yapıp ardından “Başörtüsü konusunda hiçbir yerde, kimseye söz vermedim. Vaat etmediklerimizi, vaat edilmiş gibi gösteren, provake edenler var.” diyen birine Oy vermem.
15-)Ben bir Ülkücü olarak, Fener Rum Patriğine tüm sorunlarınızı çözeceğiz diyen Recep Tayyip Erdoğan'a oy vermem.
16-)Ben bir Ülkücü olarak sahte gözyaşları ile Türk Milletini kandıranlara oy vermem.
17-) Ben bir Ülkücü olarak, Başbuğ'a ihanet edip başka bir partiye oy vermem.
18-) Ben bir Ülkücü olarak, Devletimi,Milletimi, Bayrağımı, Dinimi sömürenlere oy vermem.
19-)Ben bir Ülkücü olarak Kürt açılımı yapanlara oy vermem.
20-) Ben bir Ülkücü olarak Habur kapısından 36 pkklının girmesine izin verenlere oy vermem.
21-) Apo'yu İmralı'dan çıkarıp Bursa'da misafirhanede ağalar gibi ağırlayanlara oy vermem.
22-) Apo ile İmralı'da durmadan masaya oturanlara oy vermem.
23-) Apo'nun odasına LCD Televziyon takılmasının emrini veren Tayyip Erdoğan'a oy vermem.
...... AKP'nin oyunları bellidir... Oyuna gelmeyelim. Bu makalemi yazarken son dakika olarak verilen Hakkari'deki 24 şehit için Allahtan rahmet diliyorum. 24 Şehidin hesabını yalnızca AKP vermeyecek , referandumda evet diyerek habur kapısından soktuğunuz pkklılara sebep olanlar ve referanduma evet diyerek açılama destek olanlarda verecektir...
Vural Egemen SARIGÖZ
19/10/2011
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder