27 Aralık 2011 Salı

Açılım'ın 2.Perdesi


Açılım açılım diye ortalığa saçılan saçılım savsatasının üzerine sinir kat sayımızı çıkaracak bir şekilde 2 Açılım adı altında yinelenmeye hazırlanıyorlar. Sözde Demokratik Açılım'ın Koordinatörü ve Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay "Habur'u şimdi de savunuyorum. Biz dağdaki insanı silahını bırakarak indirmek için en ileri adımlar attık. O çalışmaları yine yapacağız. Şiddet içermeyen her tür düşünce Türkiye'de serbest olacak" derken ne tür bir ihanetin içerisinde olduğunun farkında olmadığını adım gibi biliyorum. Yok benim adım yanlış ise o halde bu Beşir Atalay gerçekten haine hizmet edenlerin bir piyonudur.

Beşir Atalay bu zırvalıkları saçmalaya dururken gazete manşetlerine düşen 2.Açılım maddelerini inceleyelim.


Kürt sorununun "güvenlik" sorunu olmadığı düşüncesinden yola çıkarak, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu'nda ağır, sert ve insan hakları ihlallerine neden olabilecek maddeler ayıklanacakmış. Kürt sorunu var diyen mi var?
Kürtlerle sorunu olan mı var?

Bizim kürt sorunumuz yok , kürtler bizim öz gardaşımız , bizim Terör Sorunumuz vardır. Bunu anlamak istemeyen zihniyetlerin sadece ama sadece tek bir açıklaması vardır o da kürtleri kullanarak ülkemiz üzerinde oyunlar oynayan dış güçlerin emellerini gerçekleştirme hususunda onlara hizmet etmektir.

2.Açılım için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ''uygundur'' talimatından sonra çalışmalara başlandı.

DAĞDAN İNİŞE TEŞVİK:
Terör eylemlerine karışmamış, silahını teslim etmeye hazır örgüt mensupları için "etkin pişmanlık" dışında bazı sürpriz adımlar atılacak.Örneğin, silahı bırakıp teslim olmaları için belli bir süre verilecek, bu süre zarfında teslim olanlar hakkındaki yakalama emri kaldırılabilecek.

Terör eylemlerine karışmamış birinin elinde silah dağda ne işi var?

Elinde kaleşnikof ile dağlara reyhan toplamaya çıkmadı ya bu hainler...!!! Verilen sürede silah bırakıp teslim olanların yakalama emrini kaldırınca ne olacak ? Elini kolunu sallaya sallaya sokaklarımızda gezecek , emir gelene kadar keyif sürecek , emir geldikten sonra yine köpekliğine devam edip vatandaşımızın kanına girecek, askerimizin canına kıyacak.
"SAYIN ÖCALAN..." AYARI:
Türk Ceza Kanunu'nun 215'inci maddesindeki, "suçu ve suçluyu övme" maddesinin gözden geçirilmesi planlanıyor.

Yani Apo'ya sayın diyen Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan mahkeme kararı ile sayın dediği için ödediği 0,25 kuruşu da ödemeyecek artık hatta ve hatta sayın diyenler baştacı edilecek. Siz sayın deseniz ne demeseniz ne , bizim gözümüzde sokaktaki itler kadar değeri olmayan bir adamı bunca zamandır paşalar gibi besliyorsunuz ya bu yeter de artar. Gerçi sizin meşhur savunmanız var ya hani , ''MHP iktidardı asmadı'' yahu tamam biz asmadık , e hadi buyrun sizi görelim , biz koalisyondaydık asamadık , çoğunluğumuz yetmedi , sayımız kafi geldi , sizdeki güç kudret kimde , mühür sizde , Süleyman sizsiniz buyrun asında görelim kimin emeğisiniz...
TAHRİK SUÇU:
Türk Ceza Kanunu'nun 216. maddesinde yer alan "halkı kin ve düşmanlığa tahrik" suçunun düzenlenmesi öngörülüyor.Eski Türk Ceza Kanunu'nun daki ünlü 312'nci madde Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesindeki "terör örgütüne ait amblem ve işaretleri taşıyanlara" 10 yıl hapis öngören düzenleme elden geçirilecek.

Artık terör örgütünün amblem ve işaretini yapanlar alelade biçim de saygı duyulur bir şekilde aramızda dolaşacaklar ne de olsa düşünce özgürlüğü var. Şiddet içermeyen bir Apo bayrağının kime ne zararı olabilir. Ya da ellerinde sözde Kürdistan bayraklarıyla ülkem sokaklarında Askerimin ve polisimin paznerlerine tırmanmasında ne gibi bir beis olabilir.  Üniversiteler de gençlerimizin beyinlerini yıkayarak körpe çağda  kandırıp dağa götürülmesinin suç sayılması zaten hataydı. Şimdi bu maddeye vereceğiniz ince ayar ile bu ayıbımız dan kurtulmuş olacağız değil mi ? Şu an dişlerimi sıkarak sizlere ne rahmet okuduğumuz gözlerinizi kapatıp tasvir etmenizde hiç bir sakınca yoktur... Buyrun...

TERÖR ÖRGÜTÜNÜN PROPAGANDASI:
Türk Medeni Kanunu'nun 7'inci ve Türk Ceza Kanunu'nun 220. maddeleri üzerinde ince ayar yapılacak. TCK 220/8'de de, terör örgütünün veya amacının propagandasını yapmak suç. TCK 220/7'nci fıkrada ise örgüt üyesi olmamakla birlikte, örgüte bilerek veya isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılıyor.

İsteyen istediği televizyon ve radyo programına çıkacak , isteyen herkes kasetlerle , cdlerle ve internet ortamında  ki videolarla terörü ve teröristi öven materyalleri yayınlayacak bu da suç kapsamından çıkacak öyle mi? Oldu olacak imralı'ya bir ttnet aboneliği alalım bir adsl hattı çekelim , bir dizüstü bilgisayar verelim , oradan şarkılar , türküler , marşlar söylesin , emirler yağdırsın.Diz üstü olsun ki bahçede hava alırken de kullanabilsin. Teröristi sakla evine al , yakalanırsa yakalansın sanki ne olacak yapılan ince ayarlar ile örgüte bilerek ve isteyerek yardım edenlerin ne suçu günahı var. Düşküne ek uzatmak örfümüzde adetimizde var. Eee nasıl olsa son açılım paketi ile terör örgütü üyeleri birer mazlum abidesi olduğuna göre suç olmasa olur.

Madem şiddet içermeyen her düşünce suç olmaktan çıkıyor. Benden size söylemesi kendi ayağınıza kurşun sıkıyorsunuz. Yarın bir gün bu maddenin içeriğini kavrayan hukukçular ve müvekkileri olan gazetecileri içeri alamazsınız. Benden söylemesi...

Açılımın 2. Perdesi kısa bir süre sonra sahnede olacak... Buyur Ey Millet'im seyrine doyamadığın ihanet noktasındaki göz boyamalı entellektüel hainlik karelerini izleyemeye devam et...

Vural Egemen SARIGÖZ
27/12/2011

23 Aralık 2011 Cuma

Ermenilerin 3T Projesi 1. Aşamada...




Fransa'nın ''Erminilere soykırım yapılmıştır'' ibaresini kabul eden yasasının ardından Türkler olarak Fransa'ya karşı olan sinir katsayımız artmış ve nefret noktasına kadar gelmiştir. Fransa'da bulunan 500 bin Ermeni'nin oyları uğruna kabul edilen bu yasanın dünya kamuoyundan gereken tepkiyi gördüğünü sanmıyorum. Her fırsatta insan hakları savunucu , ülkeler arası diyalog elçisi , uluslararası barış çekirgesi edalarında olan ABD'yi ve AB Ülkelerini bu durumda ortalar görmek mümkün olmadı. Zaten bizim lehimize bir tavır yada duruş sergilemeleri asıl şaşırtıcı durum olurdu.  Atalarımızın bir sözü vardır '' Gavur gavurun kılıcına yalın dermiş''... şu an ki durum bundan ibarettir.



Gelelim Fransa'ya karşı yapacaklarımıza...

Devletimiz Fransa'nın yasayı kabul etmesinin ardından bir takım yaptırımlar kararı alarak , tepkimizi ortaya koymaya çalışmış daha doğrusu Fransa'ya yaptığının yanlış olduğunu göstermeye çalışmıştır.

Bizim ülkemizde modadır , İtalya Apo'yu saklar biz İtalyan mallarını boykot ederiz , İsrail gemimize saldırır biz İsrail mallarını boykot ederiz , Fransa ''Ermeniler katlettiniz'' der biz Fransa mallarını boykot ederiz. Bunca yıldır boykot ediyoruz , ediyoruz elimize bir şey geçmiyor. Üç beş gün sonra unutup yine bu ülkelerin mallarını gönül rahatlığıyla kullanmaya devam ediyoruz.

Bu defa 8 adet yaptırım maddesi ile Fransa'ya ettiğini çektirmeye çalışıyoruz.

Bu yaptırımlarla bir yere varılmaz. Yaptırımlar öyle olmalı ki Fransa bin pişman olmalı. Hadis-i Şerifte emrolunduğu gibi , '' Düşmanınızın silahı ile silahlanın'' şu an Fransa'nın en büyük silahı Ermeniler ise bizde Cezayir'i kendimize silah edelim. Meclisimiz Fransa Cezayir'de soykırım yapmıştır yasası çıkarsın olsun bitsin. Bakalım Fransa ne yapıyor. O vakit yukarıda saydığımız aleyhimize gelişen olumsuzluklar lehimize dönmeye başlar. Fransa gibi rahat olamayız elbette çünkü ABD ve AB aynı saydığımız gibi çekirge edalarına başlar.

Aslında Fransa bu yasayı çok önce kabul etmişti. Nasıl mı?

Bu yasayı daha önce kabul eden diğer ülkelere bir göz atın dilerseniz.

Sözde soykırımı bugüne kadar 18 ülke tanımıştı.Ermeniler'in soykırım iddialarını tanıyan ülkelerin sayısı, Fransa ile birlikte 19'a çıktı. İşte o ülkeler..

Arjantin 1993'te senato kararı ile Sözde soykırımı onaylamış 2004 yılında ise Cumhurbaşkanının onayladığı kanun ile yasalaşmıştır.

Uruguay 1965 yılında Ermeni Nüfusunun baskısı ile çok uzun yıllar önce sözde sıykırımı kabul etmiştir.

Kıbrıs Rum Kesimi hali hazırda Kıbrıs Barış Hârekatından kalma Türk düşmanlığına istinaden Ermenilerin yanında yer almış ve Sözde Soykırımı kabul etmiştir.

Rusya 1995 yılında Türkiye'ye karşı koz amacıyla kullanmak için sözde soykırımı kanun tasarısı ile meclisine taşımış ve yasa olarak kabul etmiştir. O dönemde Alparslan Türkeş ''Rusya'nın yaptığını ayı yapmaz ''diyerek tepkimizi dile getirmiştir.

Kanada 2004'te Ermeni Nüfusunun ve baskılarına dayanamayarak söz soykırımı kabul etmiştir.

Yunanistan 1996 yılında Türkiye-Yunanistan arasındaki ezeli gerginliğin artması sonucu bize karşı koz olarak kullanılmak amacıyla söz soykırımı kabul etmiştir.

Lübnan 1997 yılında Ermeni Nüfusunun çokluğunu gerekçe gösterek kabul etmiştir.

Belçika 1998 yılında yine bozulan ilişkilerimizde bize karşı tutar bir dal olması için Sözde Ermeni Soykırımını kabul etmiştir.

İsveç 2000 Yılında Vatikan'ın isteği üzerine kabul etmiştir. Vatikan'ı İsveç'in özel olarak yetiştirdiği muhafızlar korur ve İsveç'in vatikan ile özel ilişkileri vardır.

Fransa  2001 yılında Ermeni Diaspora'sının baskıları yüzünden kanun önergesi olarak meclise sunulmuş ve bu güne kadar bekletiliyordu. Tüm kaynaklarda Ermeni Soykırımını tanıyan ülkeler arasında Fransa'da sayılırdı. Bunun sebebi eninde sonunda bu yasayı kabul edeceğinin kesin olmasından kaynaklıdır.

Vatikan 2000 yılında müslüman düşmanlığını gözler önüne serercesine Sözde Ermeni Soykırımını kabul etmiştir.

İtalya demek Vatikan demek olduğuna göre 2000 yılında yani Vatikan'ın Sözde Ermeni Soykırımını kabul ettiği sıralarda kabul etmiştir.

İsviçre 2003 yılında Sözde soykırımı kabul etmiştir.

Slovakya 2004 yılında Arupa Birliğine girme sevdasında iken AB'nin baskıları ve kriterleri gereği kabul etmiştir.

Hollanda 2004 yılında içinde barındırdığı Türk düşmanlığının dışa vurulması olarak nitelendirilebilecek bir tavırla Sözde Ermeni Soykırımını kabul etmiştir.

Polonya 2005 yılında Avrupa birliğine üyelik için kabul etmiştir.

Litvanya 2005 yılında Avrupa Birliğine girmek için kabul etmiştir.

... Ve son olarak bu söz soykırımı kabul eden ülkeyi saymaya dahi gerek yoktur ancak Rakam açısından gereklidir. Ermenistan!!!

Dünyanın bir çok ülkesi sözde soykırımı kabul ederek bize karşı fıtratlarının gereğini yerine getirmişlerdir. Peki bu süreçte bizim yetkililerimizin tavırları nasıl olmuştur. Açıkcası bugün Fransa'ya karşı gösterilen tepki daha önceleri bu ülkelere de gösterilmiş olsaydı sanırım bu Ermeni Soykırımı saçmalığında bu noktada olmazdık.

Bakınız... Bizim yetkililerimizin bu konuda düşmana verdikleri kozlar nelerdir.Kozdan ziyade ekmeğe yağ,bal,kaymak ve ziyadesi ile çikolata sürmektir.
Aşağıda sıralayacakalarım unutmuşlara hatırlatmak içindir.

2007 yılında o dönemde Dışişleri Bakanlığı görevini yürüttüğü sırada Cumhurbaşkanımız Sayın Abdullah Gül'ün Ermenistan Ziyaretinde görüştüğü Oskanyan ; "Sınırların açılması ve diplomatik ilişki kurulması konusunda Gül, bizimle aynı düşünüyor" demesini unutmadık...


Cumhurbaşkanı Gül Erivan’a gidip "Ermeni jargonunun değişti" diyerek Ermenileri şirin gösterme çabasını unutmadık.

Ermeni protokolleri imzalandığını unutmadık.

ABD Başkanı Barack Obama'nın Çankaya Köşkü'nde ''Soykırım konusunda görüşlerim değişmedi'' dediğini unutmadık...

Rauf Denktaş'ın ''Ermeni Soykırımı yalandır'' dediğinde '' Git siyasetini ülkende yap'' diyen başbakan'ı unutmadık...

Osmanlı döneminde çan kulesi minareden yüksek olduğu için çan kulesi yıkılan kilisenin Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir'in kendi cebinden karşıladığı yeniden restorasyon çalışmalarını ve restore edilirken çan kulesinin tekrar dikilip eskisinden yani minareden çok daha yüksek bir şekilde yapılmasına müsade edilmesini unutmadık...

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan’ın: "Er ya da geç soykırım anıtı önünde diz çökecek Türk liderler olacak" sözlerini ve hükümetimizin bu sözlere olan sessizliğini unutmadık...

Sakrisyan Hocalı katliamına bizzat katıldım dediğini ve bunu bizlere Meclis Başkanımız Cemil Çiçek ile duyurduğu halde TBMM'de Hocalı da soykırım yapılmıştır diye bir yasa çıkarılmadığını unutmadık...

Tüm bunlar büyük oyunun bir parçasıdır. Ermenilerin 3T projesini bilmeyeniniz var mı?

Bilmeyenler için yineliyorum o halde...

3T projesinin açılımı şudur ;

1-TANIMA
2-TAZMİNAT
3-TOPRAK

O halde bu projeye göre neredeyse Tanıma aşaması tamamlanmak üzere , daha sonra öldürülenler için bizden para yani tazminat talep edecekler daha sonra da bizim insanlarımızı burada öldürdünüz bu topraklar bizim diyerek bizden toprak isteyecekler. Bu zihniyet devam ettikçe daha bizden çok şey isterler.

Bu andan daha tezi yok derhal Meclisimizde  Cezayir'e Soykırım yapılmıştır ve Hocalı'da insanlarımız Katledilmiştir kararı alınmalıdır.

Vural Egemen SARIGÖZ
24/12/2011

20 Aralık 2011 Salı

Asıl Film Şimdi Başlıyor...


Eskiden beri benim ve bir çok kişinin kafasındaki soruların en büyüklerinden birisidir. '' Neden biz tarihi filmlerimize gereken özeni göstermiyoruz?'' Cüneyt Arkın'ı saymazsak sinema tarihimizde tarihimizi yansıtacak yapıtlar yoktur. Yabancılara baktığınız zaman çoğu uydurma karakterler olmasına rağmen müthiş yapıtlara imza atarak tüm insanlığın beğenisine sunuyor hatta hafızalara kazıyorlar. Kral Arthur,Cennetin Krallığı gibi yapımlar ile bizim özümüzden ve tarihimizden izler taşıyan ancak bizden tarafa değilde kendilerine doğru yontulmuş çalışmalara imza atıyorlar. Tabiri caiz ise adamlarda malzeme yok beceri var , bizde malzeme çok beceri yok.

Çektikleri filmlere bir bakınız olağan üstü efektlerle süslenip , mantık dışı yapıtları ortaya koyuyorlar.



Şöyle gözlerinizi bir kapatıp tasvir edin bakalım. Yüzüklerin Efendisi filmlerinde , Harry Potter filmlerinde , Kral Arthur filminde ve daha bir çok yapımda kullanılan efektler ve imkanlar ile bizim tarihimizi yansıtan filmler çekildiğini...

İstanbul'un Fethini düşünün mesela ; Gemilerin karadan yürüdüğünü , o dev güllelerin Bizans surlarına çarptığı anı , Kırk ok yediği halde bayrağı burca dikmek isteyen Ulubatlı Hasan'ı , elinde yalın kılıcı ile ordusuna ve savaşa hükmeden Koca Fatih'i düşünün o imkanlarla , o efektlerle çekilse nasıl olur.

Malazgirt Savaşı'nı düşünün mesela; Sultan Alparslan giymiş bembeyaz kefenleri , geçmiş ordunun önüne cuma namazını kıldırıyor. Çıkmış koca bir kayanın üstüne '' Ölürsek şehidiz kalırsak gazi'' diye haykırıyor...

Yıldırım Beyazıd Han'ı düşünün mesela ; Yıldırım gibi at sürüyor düşmanın üstüne , yıldırım gibi oklar fırlatıyor düşmana...

Murat Hüdavendigar'ı düşünün mesela ; elinde koca topuzu ile düşmanı tarumar ediyor. Gözlerinizi kapatın ve Amerikan savaş filmlerindeki sahneleri uyarlayın 4.Murat'ın topuzuna... O topuzu sallıyor ve düşman askerinin kafa tasını paramparça ediyor...

Hani 300 Spartalı filmi vardı , aslı astarı olmayan uydurma kahramanlara filmler çekiliyor. Bizim aslanlar gibi Kürşadımız ve Kırk Yiğidimiz var. Gözlerinizi kapatın ve Kürşad'ın ve Kırk Çerinin Çin Sarayını bastığı anı canlandırın.


Bunları tasvir edebiliyorsak , hayal edebiliyorsak hayal değildir. O halde imkanlarımızı seferber edip bu filmleri gerçekleştirmeliyiz. Bunlar gerçek tarihimizin malzemeleri peki ya efsanelerimiz ne olacak , onları unutacak mıyız? Elbetteki hayır.

Şimdi tekrar gözlerinizi kapatın...

Ergenekon Destanını düşünün , demir dağ arasına sıkışıp kalan atalarımıza biz bozkurdun bir delikten gelip onlara yol gösterişini tasvir edin. Önde bozkurt arkasında atalarımızın olduğu bir sahneyi düşünün , bu filmi çektiğiniz vakit düzmece oyunlarla gündem de tutulan Ergenekon Terör Örgütü ile değilde atalarımızın destanını öğrenir evlatlarımız , gençlerimiz...

Neyse ki şimdiler bir çalışma yapıldı ve yetmez ama bir nebzede olsa içimize su serpecektir.

Fetih 1453 isimli filmden bahsediyorum. Filmi duymuşsunuzdur , duymayanlarınız da bu makale ile haberdar olacaktır.

Filmin konusu şöyle;

Film 1451 yılında Fatih Sultan Mehmet'in fetih planlarının yapıldığı andan başlıyor. Filmde Molla Gürani’yi de yani Fatih’i yetiştiren üstadı ve Fatih Sultan Mehmet'in çocukken aldığı bu eğitim süreçleri de yer alıyor. 3 boyutlu animasyonların da yer aldığı filmde, gerçek oyuncular da yer alacak.


Filmin Fragmanını izleyelim.Fragmanını izlediğinizde '' Bu filmi bizimkiler mi yapmış'' diyeceğinizden eminim... İnşallah devamı gelir ve bu türden tarihimizi ve dinimizi yansıtan yapıtlara imza atılır.

Filmin resmi sitesi http://www.fetih1453movie.com/
Filmin Vizyona giriş tarihi: 17 şubat 2012


Vural Egemen SARIGÖZ
20/12/2011

15 Aralık 2011 Perşembe

Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı...


Cumhurbaşkanlığı süresinin 5 yıl mı yoksa  7 yıl mı tartışmaları devam ediyor.

5 yıl olsa ne olur 7 yıl olsa ne olur?

Hepimizin malumu üzerine Recep Tayyip Erdoğan parti tüzüğüne 3 kereden fazla genel başkan seçilememe maddesi koymuştu . Bunun elbetteki sırrı ve gizemi vardı , o dönemde rahmetli Necdet Sevinç ''cumhurbaşkanı olacak, şimdiden yerini yapıyor demişti.'' Haklıydı. Tayyip Erdoğan o günlerde bu günün hesabını yapmış ve kendisini cumhurbaşkanı ilan edeceği günü bekliyordu.

Gündem konularımızdan birisi olan Cumhurbaşkanlığı süresi 5 yıl olursa 2013 yılında yeni cumhurbaşkanı seçilecek  ve kısa bir zaman kalmış demektir. 7 yıl ise 2014 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak ve bu süre Tayyip Erdoğan'a yetecektir.

Görev süresi 5 yıl mı 7 yıl mı tartışmaları devam ederken , Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Cemil Çiçek ''bu görev süresini Yüksek Seçim Kurulu belirler'' dedi. Bunun üzerine gözler Yüksek Seçim Kuruluna çevrilmişken Recep Tayyip Erdoğan sahneye çıktı ve bir kanun tasarısı hazırlattığı ortaya çıktı. Buna göre; Tasarıda Cumhurbaşkanı Gül'ün görev süresi 7 yıl olarak yer alıyor.Hazırlatılan bu kanun tasarısında görev süresinin 7 yıl olarak gösterilmesi tartışmalara son verecektir. Cemil Çiçek'in dediği gibi görev süresini YSK belirler gerçeğini de değiştiren kanun tasarısında '' Cumhurbaşkanının görev süresini sadece Türkiye Büyük Millet Meclisi belirler'' şeklinde bir madde ile YSK da saf dışı bırakılıyor.

2012 ocak ayının başında kanun tasarısının meclise sevk edileceği belirtiliyor.

Kanun mecliste kabul edilirse cumhurbaşkanlığı seçimleri 2014 yılında yapılacak. Bu seçime kadar cumhurbaşkanını meclis seçiyordu. Bir sonraki Cumhurbaşkanını millet seçecektir.

Cumhurbaşkanını milletin seçmesi, görev süresinin 7 yıl olması ve Tayyip Erdoğan'ın parti tüzüğüne yerleştirdiği 3 kere seçilme hakkı hususlarını yap boz un parçaları misali yerlerine koyduğunuzda Tayyip Erdoğan AKP hükümetinin sağlamış olduğu çoğunluğu arkasına alarak 7 yıl Cumhurbaşkanlığı yapma hevesini gösterir.
Peki Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa AKP'nin durumu ne olur?

Turgut Özal'ı hatırlayınız!!!

Cumhurbaşkanı olduğunda Anavatan Partisinin nasıl da küçülerek yok olup gittiğini hatırlayın!!!

Tayyip Erdoğan'ın ardından Genel başkan olabilecek ve Başbakanlığa aday olarak gösterilebilecek kapasitede birisinin AKP içinden çıkmayacağı kesin gibi görünüyor.

O halde şimdilerde Mustafa Sarıgül'ün daha önce bir kaç kez kollarını sıvadığı ancak icazet alamadığı için dondurduğu yeni oluşum çalışmalarına hız vermesi de bir dikkat unsurudur. Bazı güçler şimdide Mustafa SARIGÜL'ü mi hazırlıyor sorusu akıllara geliyor.

Vural Egemen SARIGÖZ
16/12/2011

Facebook'un Zararlarına Dair Grafik Çalışmaları

Facebook hayatımızın her anına girmiş durumdadır. İş yerine gelir gelmez masamıza oturur ve facebook sayfasını açarız. Buna imkanı olmayanlar evlerine gider gitmez facebook'u açar , dahi evinde internet olmayanlar ise buldukları ilk internette bulur bulmaz facebook'u açarlar. Facebook'u iletişim aracı olarak kullanmak faydalıysada tüm zamanımızı geçirdiğimiz takdirde zararlıdır. Facebookla yatıp facebook ile kalkanların sağlıkları ve psikolojileri sekteye uğramış yada uğrama aşamasına gelmiştir. Zira facebook olmadan internetin olmayacağını düşünenlere bile rastlamak mümkündür. İşte bu makalemizde de facebook'un zararlarını bazen kinayeli ve mizahi bir şekilde bazende acı bir gerçeği yansıtarak gözler önüne seren grafiklere yer vereceğiz.



Resmi büyütmek için üzerine tıklayınız.


Resmi Büyütmek için üzerine tıklayınız.
Resmi Büyütmek için üzerine tıklayınız.



Resmi büyütmek için üzerine tıklayınız.


 Vural Egemen SARIGÖZ
15/12/2011

Photoshop Gömme ve Şeffaf Yazı Stilleri


Tasarımlarımızda ve grafik çalışmalarımızda bir çok stile ihtiyaç duyarız. Google'a ''free text effects'' gibi bir arama yazarsanız önünüze bir çok stil çıkacaktır.Ancak bu stillerin arasında kaliteli olanları bulmak demek samanlık iğne aramak gibi zahmetli bir iş olur. Bu yüzden kaliteli sitelerden kaliteli olup ve ücretsiz olarak dağıtılan stilleri bulmak gerekir. Bir tasarımın üzerine yazacağınız yazının yada ekleyeceğiniz notun şekli , türü ve tipi yaptığınız işin veya tasarımın kalitesini gösterir. Kaliteli tasarımla için kaliteli yaz stilleri kullanılmalıdır.
Aşağıdaki adresten Yazı Stilini indirebilirsiniz.

İNDİR





14 Aralık 2011 Çarşamba

Yaşam Boyu Sosyal Ağ Paylaşım Butonları


Bir çoğumuz sosyal paylaşım sitelerini kullanırız. Sitemizi ziyaret eden kullanıcılarda , ziyaretçilerde misafir oldukları veya faydalandıkları sitelerde paylaşmak istediklerini link yada bağlantı usulüyle paylaşırlar. İşte sitenizin göze hitap şeklini ve sosyal paylaşım sitelerine ait paylaşım butonlarını belirgin bir yere , göz önünde dikkat çeken bir tarafa koymalısınız. İşte bu gibi durumlarda grafik tasarımcıların yapmış olduğu sosyal paylaşım butonları  yada grafik düğmeler imdadımıza yetişiyor. Sitenizde kullanacağın grafik materyallerinin kaliteli olması sitenize giren kişinin intibasının iyi olması yönünde size avantaj sağlayacaktır.Solodive ile artsbee.net sitelerinin iş birliği ile tasarlanıp paylaşıma sunulan sosyal paylaşım butonları kaliteli ve ilgi çekicidir.300 adet buton ve düğme webtasarımcıların işine çok yaracaktır.




12 Aralık 2011 Pazartesi

Balyoz'un Gücü



Yok arkadaş sen bir türlü akıllanmayacaksın. 2002 yılından beri anlatıyoruz, söylüyoruz , uygulamalı gösteriyoruz ancak bir türlü anlamıyor ve anlamamakta da ısrar ediyorsun. Bak sana bizim durumumuzu ve senin ahvalini bir çırpıda anlatayım ancak bu defa kulaklarını dört açıp dinlemeni istirham ediyorum zira bu defada anlamazsan yapacağım pek bir şey yok.

Bu topraklar üzerinde iki türlü rol vardır. Birincisi bu vatan parçası üzerinde oyun oynayanlar ikincisi ise bu oynanan oyundan menfii şekilde yaralanarak rol kapmaya çalışanlar.

Biz bu durumda ikincisi oluyor ve menfaatimiz doğrultusunda oynanan oyunun gerçekçiliği ve inandırıcılığı için yardımcı oyunculuk ve figüranlık görevlerini layıkıyla yerine getirmeye çalışıyoruz.

Bazen tekerimize çomak sokmak isteyenler oluyor , olmuyor dersek yalan söyleriz , biz ''Allah , kitap,peygamber,din,başörtüsü'' diye diye geldik buralara şimdi yalan söylersek bu değerlere ayıp olur.

Zamanında Türkeş varmış , Allah'tan bizim zamanımıza denk gelmedi, hele şimdi varlığını bir düşünsene , bu kadar rahat at oynatabilir miydik?.. Gerçi şimdi de at sırtından atıyor ama olsun biz meydandaki diğer usul beygirlerle devam ediyoruz.

Bak hatırlatayım sana , Aselsan da 2 mühendis intihar etmişti hani , yazık oldu onlara...
Dedik ki; ''arkadaş karışmayın şu amerikan uçaklarına , alet edevatına size ne!''  dinlemediler. Tuttular Amerika'nın özel olarak tasarlayıp Rotası Amerika'ya döndüğünde silahları ve füzeleri çalışmayan f16 model uçaklarının chipleri ile oynayıp teknolojiyi tersine çevirdiler. Bu da yetmezmiş gibi daha bir çok teknolojik silah geliştirdiler. Bunlar geliştirici birde içerde mucitleri var. Neyse intihar süsüyle onları deklare ettik. Şimdi sus pus oturuyorlardır.

Bu ülkenin Cumhuriyet kurulduğu günden bu yana güvendiği tek yer , dayandığı tek güç vardı. Türk Silahlı Kuvvetler...

Biz bu ülkenin vatandaşını Allah , din , peygamber , kitap diye kandırdık iktidar olduk , olduk olmasına da bu ülkeninde İrtica ve şeriat diye kafamıza balyoz indirebilecek bir gücü var. Türk Silahlı Kuvvetler...

İşte ta o zamanlarda bunun çaresini düşünmüştük biz , İlk önce Generalleri , paşaları daha sonra subayları ve astları aldık içeri , çamuru at çamur düşse izi kalır politikasını izledik. Bir sürü askeri aldık içeri , şu an türlü bahanelerle tutuyoruz içerde , ancak bu yargıya daha fazla müdahale edebileceğimizi sanmıyorum. Eninde sonunda bu askerlerin suçsuzluğu ortaya çıkacaktır. Çıkacaktır ama o zaman kadar milletinde askere olan güveni boşa çıkacaktır. En azından askerin gücünü kırdık. Şimdi halk bize tam itimat ile biat etmektedir.

Halkımız mı çok saf yoksa biz mi çok akıllıyız bilemiyorum ama amaçlarımıza ve emellerimize doğru tam gaz ilerliyoruz.

Hapishane de kahrından ölenler ise ekmeğimize bal kaymak sürmekteler. Takdiri ilahi ölüm Allah'ın emri ama bu ölümlerde bizi ziyadesiyle mutlu ediyor. Ölenlerde kelle adamlar ha.. öyle ufak tefekleri hiç hesaba katmıyorum zaten.

Kaşif Kozinoğlu'nu hatırlasana , adamı içeri aldık ama dışarıdaki bağlantıları sayesinde bir çok ipliğimizi pazara çıkarmaya başlayacaktı ki , kalp krizi senaryosu kurtardı hepimizi ... Hemen ardından Eymür'ü ifadeye çağırdık ki durumumuz anlaşılmasın diye.. Gazeteler , siteler ve televizyonlarda Eymür'ün içeri alınışını '' devletin kara kutusu'' şeklinde duyurunca halkımız dokunulmayacak adam yok sandılar.

E bir de olayın siyasi kanadı var , mesela cumhuriyet tarihinde milletvekili seçilince tutuklulukları kaldırılırdı ancak biz bu dönemde bazı hükümlüleri milletvekili seçilseler dahi salı vermedik ki içerden çıkıp mecliste başımıza bela olmasınlar..

Neyse ki şu an ses seda çıkmıyor. Onlar çıkarsa içerdeki binlerce terörist de çıkar, dahası Apo'da çıkar dedik ya o yüzden şimdi ses edemiyorlar. Varsın biz yatalım Apo çıkmasın diyorlar...

Sana da diyorum bak çok atlayıp zıplama, ne kadar vatansever varsa sinmiş durumda , sende akıllı ol çok ortalarda dolaşma , öyle her şehit cenazesinde , her meclis kanun çıkardığında çıkma ortaya akıllı ol...

Sen hala anlayamadın mı Vatanseverlerin başına indirdiğimiz balyozun gücünü...

Pkk bazen eylemlerinin dozunu kaçırınca telaşım iki kat artıyor , o gece uyku girmiyor gözüme bütün gece rüyalarımda kabuslar çöküyor üzerime , askerleri içeri aldık da sivil darbe yapılırsa korkusu uyutmuyor bütün gece...

Yok yok sen akıllanmazsın , duramazsın ki yerinde , İlla bir vatan türküsü , illa bir marş tutturacaksın. Bazen korkmuyor değilim hani '' ulan bunlar bir kündesine getirip beni al aşağı ederlerse'' diye hayıflandığımda oluyor.

Vural Egemen SARIGÖZ
12/12/2011

10 Aralık 2011 Cumartesi

Kavram Ülkücülüğü


Şimdi bir bu eksikti dediğinizi duyar gibiyim. Haklısınız. O kadar çok çeşit ülkücülük var ki çıldırmamak elde değil. Eski Ülkücü, Yeni Ülkücü , Yaşlı Ülkücü , Genç Ülkücü , Son Ülkücü , İlk Ülkücü , Ak Ülkücü , Kara Ülkücü , Milenyum Ülkücüsü,Bahçeli Ülkücüsü, Türkeş Ülkücüsü... uzar gider bu çeşitlilik teranesi.
Ne kadar traji komik değil mi?
Ülkücü olmanın manasını ve anlamını kavrayamayanlar tarafından ortaya atılan bu tarifler sadece yer bulmak ve yerini belirlemek için o,çıkarılmış safsatalardır.
Zaten gerçek bir ülkücü zihniyetin bu tariflere ve ithamlara kulak asmayacağı , itibar etmeyeceği kesin ve katidir.
Ancak bunların dışında , bunlardan daha tehlikeli olan bir şey varsa o da kavramların arkasına sığınarak ülkücülük taslayanlardır.

Peki bu nasıl oluyor?

Adam ülkücüyüm diyor ve o ülkücüyüm diyen zatın bütün ülkücülüğü kavramların arkasında duruyor.

Türk-İslam Ülküsü,Turan,Bozkurt,Üç Hilal,Devlet,Teşkilat,Dokuz Işık Doktrin, Ülkü Ocakları,Başbuğ,Lider, Kızılelma,Ülkü,Ülkücü Şehitler,Börteçine,Asena,Milliyetçilik gibi daha sayabileceğimiz bir çok kavramın arkasında sığınarak ülkücülük yapandır. Ülkücülük kavramlarla değil , hayat tarzı ile verilen mücadele ile olur.

Ülkücülüğün kavramlara sıkışıp kalması demek Turan'ı yalnızca Türkiye'den ibaret görmekle eş değerdir.Halbuki bizim Turan Ülkümüz tüm Türklerin tek bir Devlet , Tek bir bayrak ve tek bir dil altında toplanmasıdır.Bu sebepten kavramların ardında kalan ülkücülüğü reddiyorum.

Ben Ülkücü dendiğinde aklıma ilk önce İslami hayat tarzı olarak benimsemiş , ve Allah'ın nizamına göre devletini,milletini ve ülküsünü şekillendirebilen bir cengaver gelir.

Abdest yok, namaz yok, tesbih yok, zikir yok, tövbe yok, oruç yok, hoşgörü yok, o zaman kusura bakma ama sende ülkücülükte yok.

Yalan var , riya var , üç kağıtçılık var , sahtekarlık var , kavramları diline dolayarak iki yüzlülük var , var oğlu var, o zaman senin ülkücü saflarda ne işin var.

Allah'ım sen Ülkücü Hareketi senin rızan için ülkücü olmayanların nefesinden, dimağından, belasından , kazasından koru Allah'ım...

Ülkücülük kavramlarla,söyleşilerle olmuyor.Ülkücülük bu gün yatağına yattığında;

uykuda ölümün gelebileceğini düşünerek , Peygamberimiz Hz.Muhammed (S.A.V) efendimize selamlar gönderek  uykusuna dalabiliyorsa ülkücülüktür.

Uykusunu Turan'ın hayaliyle süsleyebiliyorsa , Vey ırmağında abdest alıp Ötüken Ormanlarında sabah namazını, Çin seddinde Öğle namazını kıldığını hayal edebiliyorsa ülkücüdür.

Başbuğ'un sözlerinde bulabiliyorsa kendisini ülkücüdür.

'' Bu yol çetin , yufka yürekliler ve korklar derhal kendisine başka bir yol seçsin'' dediğinde kendini bu yola adayabiliyorsa ülkücüdür.

Ülkücülük kavramların arasında değildir. Kavramların derin manasını kavrayabilmektedir.

Ülkücü ülkücü'nün öz kardeşidir. Kardeşine hainlik eden ülkücü değildir.

Vural Egemen SARIGÖZ
9/12/2011

9 Aralık 2011 Cuma

Grup Ulytau


Ulytau kelime manası olarak Türkçe'de Uludağ'dır. Kazakistan'a ait  folk rock grubu olarak 2001 yılında müzik hayatına başlayan grup Eski Türk ezgileri ve beraberinde çalgıları ile Türk Müzik Kültürünü dünyaya tanıtan gruptur.Grubun müziği keman ve elektro gitarın yanında Dombıra ile Kazak kültüründen izler taşımaktadır. 

Ulytau Kydyrali Bolmanov tarafından 2001 yılında kurulan grup dünyanın büyük bestecilerini örnek alarak doğu ve batı müziğinin izlerini taşıyan bir grup olma ve dünyaya Türk Müziğini tanıtma amacıyla kuruldu.Grup kurulduğundan bu yana Türkiye,Almanya,Rusya,İngiltere,İskoçya,Polonya,ABD,Japonya ve Çin'de konserler verdi.2001 yılında şarkıları Aday ile Altın Disck ödülünü aldı.Bu parça ayrıca Orta Asya'nın özelliğini taşıyordu. Grup 2006 yılında Almanya'da çıkardıkları Jumyr-Kylysh albümüyle üne ulaştı.Albüm dünya çapında İki Savaşçı adıyla yayınlandı.



Grubun Üyelerinin isimleri ve görevleri şu şekildedir.

Erjan Alimbetov - Dombra
Maxim Kichigin - Gitar
Alua Makanova - Keman

Roman Adonin - Klavye
Oleg Tarnovskiy - Gitar
Kanagat Abdukadirov- Bas gitar
Arslanov Rafael - Davul

Grubun resmi sitesi http://www.ulytau.kz/index.php?til=1


Grubun bazı video klipleri aşağıdadır.

GRUP ULYTAU-TÜRK KOMPOZİSYONU
Ulytau - İki Warriors- İki Savaşçı Ulytau-Adai Ulytau - Türk Marşı



 Vural Egemen SARIGÖZ
10/12/2011

8 Aralık 2011 Perşembe

Joe Biden'in Türkiye Ziyaretinin Arkasındaki Sır...


Geçtiğimiz günlerde kısa adıyla Joe Biden tam adıyla Joseph Robinette Biden olan ABD Başkanı Obama'nın yardımcısı Türkiyemizi ziyaret etti. Çoğu kişi onun adını ilk kez bu ziyarette duymuş olabilir ancak o başkan yardımcı değilken Delaware eyalet isenatosu iken Türkiye ve İslamiyet hakkında yaptığı açıklamalar ile bazılarımız tarafından biliniyordu.   Bu makaleyi kaleme almak için Joe Biden'in Türkiye ziyaretini bitirmesini bekliyordum. Çünkü siyasi hayatı boyunca Türkiye ve İslamiyet hakkında sert sözler sarf eden Büyük Ortadoğu Projesi sevdalılarından birisi olan bu zat amacını belli etmeyen bir demeç vermeden buralardan gitmeyecekti.
Ülkemizde basın Joe Biden'in gelişini öyle bir lanse ettiki neredeyse adamı umudumuz yapacaktık. Hepi topu oturup Cumhurbaşkanımız ile PKK Terör örgütünü konuşmuş , sanki terörü bitirecekmiş gibi eda verilmesine anlam veremiyorum. Akp hükümetine göre ABD en büyük müttefikimiz ya dolasıyla Amerika'nın 2 numaralı adamını en iyi şekilde ağlamalıydık nitekim öyle de oldu. Gazete, televizyonda ve internette haberlere göz gezdirdiyseniz , haberlerin tümünde Joe Biden sempatizanlığına rastlamışsınızdır.   ''Biden Abdullah Gül ile Gülüşüyor'' , Biden Erdoğan'a Geçmiş Olsuna Gitti.'' , ''Biden Samatya Balık Pazarında '' , Biden Kebap Yedi''  , Biden Terlik Giydi'' gibi manşetler ile sempatik görünüme sokmaya çalışılsada aslını bilenlerin pek itibar etmediği sürmanşet haberlerdi.   Akp'nin bir çok durumda bir çok değerlerimizden taviz verip ABD'nin Ortadoğu'da esterdiği Arap Baharı rüzgarına kapıldığını gerçek vatanseverler çıplak gözle görebilmektedir.   Joe Biden giderken şöyle bir açıklama yaparak beklediğim çıkış ile beni ve benim gibi düşünenleri haklı çıkardı.   İstanbul'da toplanan Küresel Girişimcilik Zirvesi toplantısın'da Ali Babacan şunu söyledi.''bu yıl Türkiye’nin yüzde 7.5 büyüyeceğine dikkat çekerek, 21. yüzyılda kazananın güçlükler yaşayan ABD ve Avrupa ekonomileri değil, Türkiye olacağını belirterek, “Küçük balığı büyük balık değil, hızlı balık yer” dedi. Babacan krizdeki Avrupa’ya yönelik de, “Türkiye’deki gibi güçlü hükümetleri olsa sorunlarını çözerlerdi” ifadesini kullandı.   Bu açıklamayı yapana kadar herşey normaldi. Bu açıklamadan sonra Joe Biden mikrofonu aldı ve Ali Babacan'a haddini bil der gibi bir ifadeyle '' Genç köpekbalıklarının denizinde ABD’nin hâlâ balina olduğunu hatırlatmak isterim'' dedi.   İşte ABD'nin kendisini finanse ettiği , ABD'nin gazı ve desteğiyle bu günlere gelen Akp iktidarı çizmeyi aşmış olacak ki etrafında pervane oldukları ABD'nin 2 numaralı adamı tarafından kaoak bir laf ile yerlerine oturduldular.   Bırakın dünya ülkesi olmayı, bırakın ülkemizin %8 büyüdüğü yalanını , daha ABD'nin %7,5 büyüyeceğiz lafımıza tahammülü yok iken bizim büyümemize izin verir mi sanıyorsunuz.   Joe Biden'in Türkiye Ziyaretinin tek amacı vardı '' Patron'un kim olduğunu göstermek''... Sağolsunlar Akp iktidarı sayesinde hepimize öğrettiler. Hala bu denizlerin balinası Amerika'ymış..   Vural Egemen SARIGÖZ 04/12/2011

Vicdanım Reddediyor…!

Hani toplum arasında latife-i şinas insanlarımızın daha çok tercih ettiği ve kullandığı ” askerliğini yapmayana adam demezler” diye bir tabirdir.   ”Her Türk Asker Doğar” asker milletiz vesselam. Başbuğ Atatürk askerdi , Başbuğ Alparslan Türkeş askerdi. Askerleri sever ve sayarız milletçe.   Askere gitmeyene kız verilmez , askere gitmeyene iş verilmez bu bir gerçektir. Bir işletme işçi araken kıstasları arasına ”askerliğini yapmış” diye bir ibare koyar ki bir çok sebebi vardır.Bizim meşhur vicdan-i retçi insancıklarımızın savunduğu en popüler söylem ve tez şudur; ” İnsan öldürmeyi kabul etmediğim için askerliği reddediyorum”…
Oldu… her askere giden eline silah alıp adam öldürüyordu. Bunlar askerliği ne sanıyor bilmiyorum ancak askerlik hakkında çok şeyi bilmediklerini biliyorum. Askerlik Türk Milleti için kutsal bir görevdir , çünkü tarih boyunca kazandığmız tüm zaferlerin altında askeri eğitimimiz ve askeri dehamız yatar. Korkusuz ve iman dolu göğüslerimizin de eklenmesi ile zaferler kaçınılmazdır.   Askerlik sadece eline silah alınan bir kurum değildir. Askere giden bir insan disiplin ve ahlaki yönden yetiştirilir dönüşünde karışacağı topluma dair hazırlanır. İnsan askerde neler öğrenir;Disiplini öğrenir , hayatını düzene koymayı , sabah erken kalkmayı , akşam erken yatmayı , bakımlı olmayı, belirli ölçülerde yemeyi öğrenir.Tembellikten kurtulur.Nerede nasıl oturup kalkacağını , nerede nasıl konuşacağını , saygıyı , hoşgörüyü , sabırı , tahammülü öğrenir.Askerlik süresi boyunca aldığı spor eğitimi sayesinde bir çok erkek vücudunu gereken düzeye getirmiştir.  Bu vicdan-i retçilerin söylediği gibi kimsenin eline silah verip git şu adamı öldür falan demiyorlar. Adam öldüren asker yok mu? Var tabiki , doğuda askerlerimiz pkklı hainleri gözlerini kırpmadan gebertmektedirler. Vatanımızın birliğini ve bütünlüğünü bozan herkese karşı sadece asker olarak değil milletimizin her bir bireyi aynı hassasiyettedir.   Askerlik dediğimiz kurum yalnızca silahlı eğitim verilen bir yer değildir. Arkadaşlığı, dostluğu , güveni , itibarı , özeni , itinayı ve daha bir çok meziyeti kazandırır insana… Bu sebepten bu meziyetleri almayı reddeden kişilere diyecek tek bir sözüm var… Benim de vicdanım sizi reddediyor… Vural Egemen SARIGÖZ 02/12/2011 http://www.facebook.com/VuralEgemenSarigoz

Ülkücüler,Namaz,Twitter,Facebook ve İnternet...


Ülkücü Ülkücü’nün öz kardeşidir diyen rahmetli Başbuğumu minnet ile anıyor ve bu sözünün doğruluğuna dikkat çekmek istiyorum. Ülkücü Hareketin kilometre taşları katedilirken hep zorluklarla mücadele edilmiş , hep mücadelelerle geçmiş hayatlara rastlarız.
Düşünür müsünüz darağacına gönderdiğimiz şehitleri ,Mustafa Pehlivanoğlu’nun ” Mustafa’lar ölür Allah Davası ölmez” sözlerinin derinliğini ve manasını…12 Eylül idaresi tarafından haklarında verilen idam hükmünün uygulanması sırasında yanlarında bulunan görevli imamın Selçuk Duracık ve Halil Esendağ için; “Siz Hiç evliya gördünüz mü? diyenlere “Evet, Halil ile Selçuk’u gördüm diyeceğim” dediğini düşünün…  Peki ya, idama gitmeden evvel Halil Esendağ’ın arkadaşlarından gelinlik istediğini… Ve bu gelinliğin kefen olduğunu ölüme bir gelin gibi gidenin maneviyatını ve ruh dünyasını bir düşünür müsünüz!!!
İşkencelere , dayaklara, zulümlere , ölümlere gark olan bir neslin devamıyız.Ülkücüler üniversitelerin kapılarına ” Buraya Muhammed’in Piçleri Giremez” diye pankartlar asılan ve Allah düşmanlarının korktuğu tek güçtür. O günleri yaşamış  olan babamdan , ağabeylerimizden öğrendiğimiz ve bize aktarılanları bir hatırlayalım.Adana’da silahlarla saatlerce kurşunlanan bir ocak binasında ikindi namazının kerahat vakti girmeden nöbetleşe ikindi namazını eda edenleri , ”Akşam namazının vakti kısıtlıdır aman namazımızı hemen kılalım” diyenleri bir düşünün…
Ne diyordu rahmetli Başbuğumuz ;”Ben Türk milletini; sokaklarda ıspanak fiyatına satılan demokrasiye, rüşvet ve hile ile çiğnenen, çiğnetilen hukuk düzenlerine, ahlaktan mahrum bir hürriyete, tefeciliğe, karaborsaya yer veren bir ekonomiye çağırmıyorum. Türklük gurur ve şuuruna, İslam ahlak ve faziletine, yoksullukla savaşa, adalette yarışa, birliğe, kardeşliğe, kısaca hak yolu, hakikat yolu, Allah yoluna çağırıyorum.”
Bizler Başbuğumuzun Allah yoluna çağırdığı, Şehidimiz Pehlivanoğlu’nun Allah Davası için şehit edildiği , İki şehidimizin evliyaya benzetildiği bir neslin devamıyız…
Yıl 2011…
Ülkücüler yine vakur, yine dik başlı ve yine ülkesi vatanı ve milleti için gereken tüm fedakarlığı çekinmeden, gözünü budaktan sakınmadangösterecek haddedir.Bizleri Allah yoluna çağıran Başbuğumuzun çağırdığı Allah yolundayız Elhamdülillah…
Yukarıda tüm anlatılanlara istinaden bir denklem kurmak gerekirse… Namaz dinin direğidir ilkesi ile ülkücünün namazlarını aksatmadan eda etmesi gerekmektedir.Dünyada Ülkücü Müslüman Türk olmak sorumlulukların en büyüğüdür. Allah ve Peygamber davasına gönül vermiş erler olarak gerekliliklerimizi ve sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Her ülkücü namazını kılmalıdır.
Ortaokul çağlarında havasını tenefüs ettiğimiz ülkü ocağında önce elimize ilmihali tutuşturanlardan , sonrada ilmihalde yer alan dini bilgiler ile bizlere namaz kılmasını öğreten ağabeylerimizden, başkanlarımızdan Allah razı olsun.
Bu gün onların içimize yerleştirdiği vatan sevgisi ile vatanımızı seviyor , öğrettikleri dini bilgiler ile dini vecibelerimizi yerine getiriyor ve ruhumuza nakşettikleri maneviyat ile ayakta duruyoruz.Ülkücü Allah’ın rızasını kazanmaktan başka bir gaye içerisinde olamaz… İman sahibi her insanın vatanını,bayrağını,dinini,devletini sevmesinin gerek olduğunu bildiğimiz için, bu gün vatanperverlik gibi duygu beslemekteyiz. Ülkücüler var oldukça vatanın bekasından zerre kadar acze düşmeyeceğim.
Ülkücülerin, Ülkücü Gençliğin namazlarını tastamam kılması ile  ruhuna işleyecek olan iman gücünün neler başaracağını hepimiz göreceğiz.
Ülkücü Hareket karşılaştığı her zorlukta Allah’a sığındı , her mücadelede Allah’ı vekil tayin etti. Kendisini de Allah davasına memur eyledi.. Bakara Suresinde ”sabırla, namazla yardım isteyin. Şüphesiz bu, Allah’a saygılı olanlardan başkasına ağır gelir. ” bizler yalnızca Allahtan yardım diledik.. Ayettede söylendiği gibi yardım sabırla namazla istenir. Sabır ve namaz Ülkücü Hareketin olmazsa olmazlarındandır.  ”Sizin asıl dostunuz Allah’tır, O’nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.” Nisa Suresi 55. Ayettede belirtildiği gibi biz ülkücüler Allah ve Resul dostuyuz… Namazlarını kılan ve Allah’a rukû eden ülkücüler Allah ve Peygamber dostudur…Bu sebeptendir ülkücüler namazlarını tastamam kılmalıdır.
Geleceğimiz Vatanını ve milletini seven, dinini yaşamaya gayret eden Ülkücü Türk Gençlerine emanettir.
Günümüzün en büyük meşgalelerinden ve iletişim araçlarındanolan internet ülkücülerinde aktif bir şekilde kullandığı ve hakikatende kullanması gereken bir araçtır.  İnternet Dünyasında Twitter ve Facebook denilen mekanlar ülkücülerin mutlaka olması gereken , varlık göstermesi gereken mekanlardandır. Twitter’da bir çok konular üzerinde cümleler sarf edilmektedir. Ülkücülerin gündeme dair sarf edilen cümleler arasından nasiplenmesi gereken veyahut tersi durumda Ülkücünün sarfedeceği bir cümleden nasiplenmesi gerekenler vardır. Ülkücünün boş lakırdı ile boş laf ve sözle işi olamaz.
Ülkücü girdiği toplumda ahlakıyla,edebiyle , bilgi, birikim ve donanımıyla parmak ile gösterilmelidir. Facebook denilen mekanda bir çok ülkücü mevcuttur. Burada da ülkücünün takınması gereken tavır , göstermesi gereken hassasiyetler mevcuttur. Bizlere yararlı olan grup , sayfa ve arkadaşlar edinmeliyiz. Facebook birilerinin paylaştıklarını beğenip , paylaş butonuna basarak paylaşım yapmaktan ibaret olmamalıdır. Facebook ülkücüler için oturup belirli konular üzerinde münazaralar yapma , memleket meselelerine kafa yorma yeridir. Ülkücüler günümüzün gelişmiş olan iletişim teknolojisinden faydalanmalı ve bu teknolojiyi birbirleri ile irtibat kurmak için kullanılmalıdır. Bir çok faydalı siteler mevcuttur. Bir çok site ülkücülerin toplanıp bir takım konular üzerine fikir yürüttüğü yerlerdir.
Kısacası Twitter , Facebook ve internet sitelerini birer modern ülkü ocağı gibi değerlendirip ocak adabını ve ruhunu bu mekanlarda da yaşatmalıyız.O halde makalemizin sonunda şu sonuçla getirebiliriz.
Ülkücü Müslüman Türk Genci Namazlarını aksatmadan twitter,facebook ve internet ile alakadar olmalı , bu üç öğeyi yaşam tarzına yardımcı malzeme Namazı da yaşam tarzı edinmelidir.
Allah kendi yolundan yürüyen Ülkücüleri korusun…
Vural Egemen SARIGÖZ
01/12/2011
http://www.facebook.com/VuralEgemenSarigoz

Vurun Atatürk'e...

Vurun Atatürk'e...Devir Atatürk'e vurma devridir...Ağır ithamlarla itham edin...Edin... Hadi.. Utanmayın.. Çekinmeyin...Ne kadar kininiz varsa kusun...Bakın bir daha böyle fırsat yakalayamazsınız...Demedi demeyin...   Katil deyin...Katilamcı deyin..Soykırımcı deyin...Vurdu,kırdı,katletti...Soykırımlar yaptı deyin...Utanmayın Allah aşkına... Atatürk Dersim'de katliam yaptı deyin...Atatürk İstiklal Mahkemelerinde masumları astı deyin..Çekinmeyin lütfen söyleyin....Böyle bir koz bir daha geçmez elinize... Yaşadığımı şu günlerde bir Atatürk'e laf söyleme modası başladı. Dersim'de ki olaylarda Atatürk'ün bilgisi dahilinde katliam yapıldığını ve dolayısıyla katliamın sorumlusu Atatürk'tür dendi.Peki Atatütk keyfinden mi harekât emri verdi. Köprüyü havaya uçuranları, karakolu basıp 33 askerimizi şehit edenlerin elebaşlarını idam etmeyip te İmralı'yamı koysaydı?Ölenler arasında masum sivillerde varmış. Olsun efendim.. Kurunun yanında yaşta yansın. Temizlenecekse hainler vatanperverlerde ölsün. Temizlenecekse leş kargaları ülke vatandaşları da ölsün.Benim ölmem ile bu güzelim memleket hainlerden arınacaksa canım seve seve feda olsun.Diyorlar ki ; '' Atatürk istikalal mahkemelerinde masumları da astırdı.''
Hele Bülent Arınç Beyefendi güya Dersim olayıyla ilgili demeç verirken , daha önce devrilmiş çamları kaldırma gayreti ve azmi içerisindeyken kurduğu cümlelerle daha nice çamları devirmiştir.'' Devletin tüm arşivi incelensin... İstiklal Mahkemesi evrakları arşivlerden çıkarılsın. Daha kaç tane Dersim  çıkar görürsünüz'' diyor.Peki İstiklal Mahkemeleri gerçekten Arınç'ın bahsettiği gibi bir Dersim olayıyla benzerlik taşıyor mu?   Galiba haklı... Dersim olayı ile İstiklal Mahkemeleri anafikirde aynılar.   İkisinde de vatan hainleri cezalarını bulmuştur.1920 yılında Milli Mücadele sırasında ayaklanma çıkaran ve yağmaya girişenleri, bozguncuları, orduya ait silah ve mühimmatı çalanları, casusları, asker kaçaklarını ve Milli Mücadele'yi engelleme amacıyla propaganda yapanları yargılamak için özel kanunla kurulan mahkemelerdir. işte açık ve net sebebi, hikmeti , icraatı apaçık gözönünde...Vatana ihanet etmediysen , ayaklanmadıysan , isyan çıkarmadıysan , yağma etmediysen, devletin malını çalmadıysan, casusluk etmediysen , askerden kaçmadıysan, Milli Mücadeleyi engellemek amacıyla propaganda yapmadıysan senin İstiklal Mahkemelerinde ne işin var.Şu an iki saf var , biri vatan hainlerinin safı diğeri vatanseverlerin...Vatan hainleri ile vatanseverlerin apaçık ayrıştığı şu günlerde Milli birlik ve bütünlüğümüzü bozan , Milli değerlerimize dil uzatanlara vatanseverlerin dimdik duruşuyla verdiği cevaplar mükemmeldir.   Devir Atatürk'e dil uzatma , Atatürk'ü yerme , Atatürk'e ithamlarda bulunma devri...Kaçırma ey Hıyanet-i Vataniye Kanununa uygun his ve tavır içinde olan hain.. Kaçırma..Atatürk bu vatan için ne yapmışsa doğrudur. Bu millet için ne yapmışsa evladır... Vural Egemen SARIGÖZ 25/11/2011 http://www.facebook.com/VuralEgemenSarigoz

Arap Birliği Suriye'yi Linç Ediyor...!

Arap Birliği denince aklımıza gelen ilk Ülke idi Suriye... Nitekim de öyle olması gerekir çünkü 1945 yılında kurulan Arap Birliği'nin kurucu üyeleri arasında Suriye başrol oynamıştır. Arap Birliği, Arapları değil de Müslüman Devletleri bir araya getirme projesi niyetinde olmalıydı. Ancak geçmişte kalan kuruluş yanlışının üzerine gitmektense, şu an Suriye'nin linç edilişini konuşmak daha evladır. Bakınız kurucu devletlerden olmasına rağmen Arap Birliği Ekonomik ve Sosyal Meclisi Suriye'ye yönelik bir takım ekonomik yaptırımlar uygulama kararı aldı. Hatta ve hatta Suriye'nin üyeliğini askıya aldı.Arap Birliği zaten iki durumda fikir birliğine varabiliyor..
1- Ümmü Gülsüm anma törenleri olduğunda. 2-) Emperyalistler bir şey talep ettiğinde. Aslında Arap Birliği'ni şu şekilde de tarif edebiliriz; Ne zaman ABD bir ülkeyi ya da rejimi yerle bir etmek isterse adının zikredildiği birliktir. Örnek verecek olursak , Afganistan vurulmadan evvel Arap Birliği Afganistan hakkında bir manifesto yayınlamıştı. Saddam devrilmeden evvel, Saddam Rejimi devam ettiği sürece Irak'ın birlikten çıkarıldığını duyurmuşlardı. Libya için zaten kıllarını kıpırdatmadan dayatmalara son vermesini istediler. Şimdi de Suriye'ye çelme takma çabasındalar. Aslında Arap Birliği Yerine ARAP HAİNLİĞİ demek daha doğru olur. Ayrıca Türkiye'nin daimi gözlemci olarak ve hatta yıllar boyu Suriye ile olan dostluğumuz hiçe sayılarak,  sayın Başbakan'ın Esad'ı yeren konuşmalarıda yürek sızlatan cinstendir. Esad'ın Suriye dışında bulunan mal varlığına el konuldu. Adama sorarlar ''gaspçı mısınız arkadaş?!''... Arap'ın arabı destekleyip milliyetçilik yapacağına bir de adamın parasına el koyuyorlar. Suriye'ye Arap Birliği ülkelerinden giden tüm uçak seferleri durduruldu. Hiç bir diplomatik yada bürokratik ziyaret hatta ticari seferler dahi iptal edildi. Arap Birliği toplantısına katılan Dışişleri bakanımız Davutoğlu alınan tüm kararları, daha kararlar alınmadan evvel yaptığı açıklamada "destekleyeceğimizin" demecini verdi. Önce bir alınan kararları görseydik , biz gözlemciydik, hani bir gözlemleseydik önce sonra tarih ve akıl süzgecimizden geçirip "demeçlenseydik." Senaryo zaten yazılmıştı. Şu an figüranlar ellerine tutuşturulan teksten kendilerine biçilmiş rolü oynuyor ve okudukları sufleleri incili sözlerle süsleyerek dünya kamuoyuna sunuyorlar. Sadece ekonomik yaptırımlar ile Suriye yıldırılamaz. Esad yönetiminin ekonomik sıkıntısı yok. Sadece Esad'ın Petrol ve altın rezervi kendi Suriye'sini geçindirmeye yetecektir. Ekonomik yaptırım var! Altını, petrolü kime satacak diye sorarsanız , Suriye'ye sırt dönen Arap ülkeleri kadar Altın ve Petrole el altından da olsa el açacak bir çok Avrupa ülkesi var.İlk önce ekonomik yaptırımlar uygulanacak ve başarılı olunamayacak, daha sonra siyasi yaptırımlar ile Esad yönetimi yıpratılarak halkın daha da ayaklanması sağlanacak ve istenilen ayaklanma istenilen orana geldiğinde askeri müdahale gerçekleşecek ve Esad, Saddam gibi , Kaddafi gibi bir sığınakta ele geçirilerek ya Suriye'lilere linç ettirilecek yada Suriye'liler tarafından göstermelik mahkeme edilip idam edilecektir. Irak gitti , Suriye Gitti , İran'ı zaten saymayın Suriye'den sonra nükleer silah ürettiği gerekçesi ile devrilmesede Ahmedinejad'ın bizi bağrına basacağını sanmıyorum. Geriye kalan komşularımız içinde Azerbaycan dışında yaralı parmağa işeyecek birileri var mı? Ne demiş atalarımız ev alma komşu al... Atarlarımızın komşuya verdiği önemin milyarda birini etrafımızdaki bir parmağın sayısını geçmeyecek komşularımıza verseydik. Bu gün Irak ve Suriye bu durumda olmazdı, yarın İran ve Türkiye aynı duruma düşme senaryolarında yer almazdı. Araplar tarih boyunca sergilediği ve üstlendiği hainlik rolünü bir kez daha oscarlık şekilde oynamıştır. Peki Suriye suya sabuna dokunmamış mı? Tabiki de hayır yıllarca beslediği ve büyüttüğü PKK için mutlaka bir gün bedel ödemeliydi ancak bu şekilde Avrupa'nın maşası olunan bir dönemde değil!... Vural Egemen SARIGÖZ 28/11/2011http://www.facebook.com/VuralEgemenSarigoz

Dersim(miz) İsyan...

Gündemin malum konularından biriside Dersim İsyanı'dır. Bakınız dikkatinizi çekerim , Dersim Katliamı yada Dersim Soykırımı değil Dersim İsyanı ve yahut Dersim Ayaklanmasıdır. Tarih boyunca dünyanın çeşitli yerlerinden mevcut idareye yada yönetime karşı ayaklanmalar olmuştur. Tarihte en çok ayaklanmaya maruz kalan topraklar Osmanlı Topraklarıdır... Ortalıkta bir Dersim sevdasıdır gidiyor , kimisi buna katliam diyor kimisi buna isyan.. Peki hangisi doğru hangisi yanlış?Dilerseniz olayın gelişme durumundan önce kavramlara bir göz atalım.
Dersim Tunceli'nin eski adıdır. 4 Ocak 1936 tarihinde Dersim Vilayeti'nin adı Tunceli olarak kanun hükmünde değiştirildi.İsyan; ayaklanma ve başkaldırı manasındadır. Tarihte hep mevcut yönetime karşı çıkarılmış isyanlar bir hayli çoktur.İşte Dersim İsyanı da bu bağlamda bir ayaklanmadır.Dersim tartışmaları günümüzde o kadar alevlendi ki sarf edilen sözler Atatürk'e kadar uzandı. ''Atatürk'ün haberi vardı da bile bile harekâta izin verdi'' gibi laflar söylendi. Elbetteki Atatürk'ün haberi vardı. Elbetteki durumdan haberdardı. Ne yani binbir zorluklarla , kan ve revan içinde verilmiş bir mücadeleden sonra , onca şehidin kanları üzerine kurulmuş olan canım memleketi üç beş çapulcuya mı bırakacaktı!!!O dönemde 1937 yılında Atatürk Singeç Köprüsü'nün açılışını yapmak üzere Dersim'e gelecekti. Bu köprünün bir ucunda güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri karakol bulunuyordu. İsmail Hakkı adlı bir teğmen'in komutasındaki karakola isyancılar tarafından saldırı düzenlendi. Karakol yakıldı ve 33 asker şehit edildi.   Peki Atatürk ne yaptı dersiniz.?Bilemediniz... '' Bıçak Kemiğe Dayandı!!!'' demedi...Hançeri olayın göbeğine çaktı. Nasıl mı? İsyancıların elebaşlarını idam ederek , isyancılara yardım ve yataklık edenleri ağır hapis cezalarına çarptırarak. İdam edilen isynacıların isimleri şunlardır.
  • Seyit Rıza
  • Resik Hüseyin (Seyit Rıza'nın oğullarından, 16 yaşında)
  • Seyit Hüseyin (Kureyşan-Seyhan aşiret reisi)
  • Fındık Ağa (Yusfanlı Kamer Ağa'nın oğlu)
  • Hasan Ağa (Demenan aşiret reisi Cebrail Ağa'nın oğlu)
  • Hasan (Kureyşanlardan Ulkiye'nin oğlu)
  • Ali Ağa (Mirza Ali'nin oğlu)Peki Atatürk daha sonra ne yaptı? 17 Kaım günü Elazığ'a gelerek idam emirlerini onayladı. Daha sonra Diyarbakır ardındanda Tunceli'ye gelerek O açılışını engelledikleri ve açılışına kan bulaştırdıkları Singeç Köprüsünün açılışını yaptı.
Postmadern dalkavukların , entellektüel şakşakçıların bir takım söylemleri daha var. Diyorlar ki '' Efendim isyanı bastırmak için yaptılar ama onca sivil masum vatandaşında canına kıydılar. Tepelerinden zehirli gaz bombaları atarak imha edildiler''Kurunun yanında yaşta yanar. Bir yarayı iyileştirmek istiyorsanız bütün bir kolun ameliyata girmesine göz yummalısınız. Bahsedildiği gibi Atatürk'ün durumdan haberi yok değildi.. Çünkü Atatürk Meclis Kürsüsünden aynen şöyle söyledi.   ''Dersim bir çıbandır. Bu çıban okşamakla tedavi edilemez. Bu yarayı kökünden koparmak gereklidir'' demiştir.Atamız gerekenleri söylemiş gerekenleri yapmıştır.Minnetle... Vural Egemen SARIGÖZ 21/11/2011   http://www.facebook.com/VuralEgemenSarigoz

Önkuzu ve İnsan Hakları

Hani bilirsiniz bizim ülkemizde birilerinin sıkıştığında kullandığı amiyane(!)  tabirlerden ve kavramlardan birisidir. İnsan Hakları diye bir kavramı hep duyarız. Genelde sol kimlikli sivil toplum kuruluşlarının üyeleri göz altına alındığında , Pkk yanlısı siyasi partinin üyeleri ve yöneticileri nezarete atıldığında yada 12 eylül döneminde yaşamını yitirmiş devrimci ve solcu kimliğyle tanınmış ve sahiplenilmiş kişilerin anma törenlerinde duyarız.
Peki bu insan hakları dediğimiz şey Ülkücülerin hakkına riayet eder mi?   Bakalım ediyor mu?...   ''Herkes, ırk, renk, cins, dil, din, siyasal ya da her hangi bir başka inanç, ulusal ya da toplumsal köken, varlıklılık, doğuş ya da herhangi bir başka ayrım gözetilmeksizin İnsan Hakları Bildirisinde açıklanan bütün haklardan ve bütün özgürlüklere sahiptir.'' 

İşte o çok savunulan İnsan Hakları Bildirisinde aynen böyle söyleniyor üstelik 1. Maddede... Ankara Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulunda tahsil görürken İşgal altındaki okulda komünistler tarafından yakalanıp üç gün süren ve bisiklet pompasıyla ciğerlerine hava basmaya varan ağır işkenceler yapıldıktan sonra, 23 KASIM 1970 günü, okulun üçüncü katından aşağıya atılarak şehid edildi... 

 Önkuzu'muzun 3 gün esir alınarak özgürlüğü kısıtlanmamış mıdır? 

Sadece Ülkücü olduğu için siyasal görüşüne istinaden işkencelere maruz kalması İnsan Hakları bildirgesinde yer alan ''siyasal ayrım gözetmeksizin'' ibaresine uymuyor mu? 

 Yolumuz Allah yolu , Davamız Peygamberin davası diyen , kendileri için üniversitelerin kapısına '' Buraya Muhammed'in Piçleri Giremez''(haşa) diye pankart açıldığında o insan hakları bildirgesinin 1. maddesinde ''din ve siyasal ayrım gözetmeksizin '' ibaresi yer almıyor muydu? 

 Çeşitli işkencelere gark olduktan sonra bir insanın ciğerlerine bisiklet pompası ile hava basarak ciğerlerinin patlamasını sağlayarak ölümüne sebep olanların insan olduğundan söz edebilir miyiz? 

 Ülkücü Şehidimiz Dursun Önkuzu'yu 13 kişi ağır işkenceler sonucunda şehit etti. Katillerinden bazıları yakalanıp cezaevine kondu o yakalananlarda Meşhur Ecevit affı ile salıverildi. Önkuzu'yu 3.kattan aşağı atanların arasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun olduğu iddiaları gündeme gelmişti ancak Kemal Kılıçdaroğlu bu konu hakkında suskunluğunu koruyarak kabul eder gibi tavırlar sergiledi. Bu konuda kendisine yöneltilen hiç bir soruya cevap vermemektedir.  

Önkuzu'nun şehadeti sonrası mahkemeler başlamış ve hakimler, savcılar görevini yapmaya başlamışlardır. Önkuzu isimli davaya Tuğgeneral Ali Elverdi bakmış!.. Hani şu, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının dâvâsına bakan hakim var ya, işte o!..Dâvânın savcısı ise Hâkim Hava Kıdemli Yüzbaşı Askeri Savcı Ali Hüner imiş!.Yargılama, DEV-GENÇ davası ile birleştirilmiş!..Askeri Savcı Ali Hüner, hukuk tarihine geçecek mütalaasında şöyle demiş:   “Dursun Önkuzu’yu sorguya çekip tehdit eden sanıklar, polisin gelmesiyle telaşa kapılmışlar, gerek yapılan hazırlık tahkikatında, gerekse son tahkikatta dinlenen tanık beyanlarından kat’i olarak Önkuzu’nun sanıklar tarafından pencereden atıldığı yolunda bir beyanda bulunulmamış, sadece maktulün pencereden düşerken ve düştükten sonra görüldüğü tanıklarca beyan edilmiştir. Maktulün sanıklarca pencereden atıldığını gören ya da beyan eden her hangi bir şahit yoktur.   

 Soruşturmada Önkuzu’nun sanıklarca pencereden atılarak öldürüldüğüne dair kesin, mukni bir delile rastlanılmamış olması nedeniyle sanıklara isnat edilen Dursun Önkuzu’yu öldürme fiili tekevvün ve teşekkül etmemiştir. Hakimin ve savcının gördüğü , aktardığı ile tutanaklara geçenler aynen bu şekilde...  Hatta daha ileri giderek kendisini pencereden atmak suretiyle intihar ettiğini savunanlar vardır... Peki Önkuzu'yu şehit edenlerden Ali Başpınar isimli katilin itirafına bakalım ne diyor... ? 

Dursun Önkuzu’yu katledenlerden Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Ali Başpınar’ın kendi beyanlarına göre; olay şöyle gelişir:  “23 Kasım 1970 tarihinde Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu öğrencisi Dursun Önkuzu’yu önce kaçırarak hapsetmişler, sonra bilahare feci şekilde dövmüşlerdir.   Bununla da yetinmeyen sanıklar, bir bıçakla Dursun Önkuzu’nun bilek damarlarını kesmişler, ağzına lastik hortum takarak pompayla şişirmek suretiyle vahşiyane bir şekilde öldürüp 3. kattaki odanın penceresinden atmışlardır.” 

 Bilekleri bıçakla kesilmiş olan , feci şekilde dövülmüş olan , ciğerlerine bisiklet pompası ile hava basılmış bir insan nasıl olurda kendisini pencereden aşağıya atabilir. Yerinden kalkamaz ki... !!   “İşte böyle bir yargılama” sonunda, mahkemenin verdiği cezalar şöyle: 

 M. Ali Kabakoğlu’na 20 yıl, 
 Adnan Altıparmak’a 20 yıl, 
 Sabri Uyar’a 20 yıl, 
 Mehmet Özdemir’e 20 yıl, 
 Sabri Uçar’a 8 yıl 4 ay, 
 Şefik Şenel’e 13 yıl 4 ay, 
 Akif Atasayar’a 13 yıl 4 ay, 
 Cem Uyar’a 12 yıl, 
 Ali Başpınar’a 10 yıl, 
 Fikri Aytan’a 10 yıl, 
 Feridun Tamirer’e 12 yıl!.. 
Mehmet Şahiner'e 12 Yıl.. 

 Bu katiller 1974 yılının mayıs ayında Ecevit'in çıkardığı genel af ile salıverildiler. Hemde mahkumiyetlerinin üzerinden 1 yıl geçmeden özgürlüklerine kavuştular. İşte bu yazdıklarımdan sonra Ülkücüler üzerine oynanan oyunları daha iyi anlayabiliyorum. Çünkü çeşitli işkencelerle insanlık dışı şekilde şehit edilen Dursun Önkuzu'nun katillerine 20 yıl hapis cezası veriliyor o cezayı da genel af ile çekmeden çıkıyorlar. Ancak 7 tipliyi öldürmekle suçlanan Haluk KIRCI'ya 7 defa idam cezası veriliyor ve halen hapislerde çürütülüyor. O halde bundan şu sonuç çıkar Tip'lilere dokunursan idamlıksın , Ülkücüleri Öldürmekle mükellefsin... 

 1 Aralık 1970 yılında yayınlanan Yeniden Milli Mücadele isimli dergide '' Masonların Koltuğunda Komünistler Şımarıyor'' isimli yazıda Dursun Önkuzu'nun İşkenceler sırasında '' İmdaaaat'' diyerek bağırdığını ancak ona kulak verecek kimsenin olmadığının ayrıntılarını yazıyordu. Önkuzu'nun imdat çağrısına başka bir odada işkence gören Hasan Gürül isimli Ülkücü Öğrencinin feryatları karşılık veriyordu. Hasan Gürül'e Sapı kırışmış bir balta ile diz kapaklarına vurulan Hasan Gürül bacaklarını hissetmez olmuş. Bu sırada başında bulunan solcu bir öğrencinin , işkencecinin pis pis sıratarak ''Dursun'un işi bitti sıra sende'' der. Allah'tan ki Hasan Gürül ölmeden polisler yetişmiştir. Hadi hepsini geçtik , Hakimin, savcının , savunmaların dediklerini geçtik gelelim doktor raporlarına... Op. Dr. Coşkun Ergür ve Op. Dr. İlhan Bumin’in raporu, yapılan “insanlık dışı işkence”yi gözler önüne sermektedir:  Hastanın ayak tabanı ile vücudunun muhtelif yerlerindeki darplardan başka; sol bacak, kol ve kaburga kemiklerinin üçünün kırıldığı, kafatası ve çene kemiklerinin dağıldığı tesbit edilmiş, ayrıca akciğerinde devamlı kanama ve kafa travması geçirdiği görülmüştür!” Bu raporlara rağmen katillere verilen en yüksek ceza 20 Yıldır... Okul Yönetimi tarafından olay yerinde bulunan alet ve edevatlar tutanaklara şöyle geçmiştir. “Makas, demir kazık, plastik hortum boru, tuzlu su, kerpeten, şiş, kolonya ve işkence kitabı!” 

 Dursun Önkuzu'yu pencereden atan kişinin yakalanmadığını ve hatta elini kolunu sallayarak dolaştığını Haber2000.com haber sitesinin editörü tarafından şöyle saptanıyor.  

O şahıs, bu suçunu 1984 yılında bir “öğretmen arkadaşı”na anlatıp; “Dursun Önkuzu’yu pencereden ben attım” demesine rağmen; ne “yakalananlar” arasında var ismi, ne de “yargılananlar” arasında!.. Daha sonra “Zara İHL’de Fizik öğretmenliği” yapan İ.E. adlı bu şahıs, şu anda elini-kolunu sallaya sallaya dolaşmaktadır!. 

 Bu “cani”nin “kim” olduğunu, şu an “nerede” yaşadığını bilenler biliyor...'' Katillerinden birisi hiç ceza almadan hatta hala Kutsal bir görevde Öğretmenlik görevinde , bu ülkenin ekmeğini yiyip elini kolunu sallayarak dolaşıyor. 

İşte soruyorum , Önkuzu için İnsan Hakları Yok mu ? Şehadetinin 41. Yılında Şehidimiz Dursun Önkuzu Ağabeyimizi rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum. 

Vural Egemen SARIGÖZ 
23/11/2011

Pkk'ya Karşı Her Yol Bitti! Bir Bu Mu Kaldı..?

Teröristleri karşı çok özel proje ! Sürmaşetiyle yayınlanan ''Sınırlara elektronik göz projesi'' haberini okur okumaz beynimden verdiğim ilk tepki '' Pkk'ya karşı her yol bitti de , bir tek elektronik göz porjesi kaldı'' demek oldu... Hani şair diyor ya  ; Kapatın o bölgeyi allah kulu girmesin. Ne yerli ne yabanci basın yayın görmesin. Dizi gibi her akşam televizyon vermesin. Gayet sessiz, sedasız, kazınsın köşe bucak. ...................................................
İşte bu noktada demek çözüm tektir. Elektronik göz koy , elbetteki sınırlarımızı gözetle , ama bunu gazetelerde çarşaf çarşaf okumayalım , tvler de yorgan yorgan yayınlanmasın.. Bizde okuyup , görmeyelim , teröristte okuyup görmesin... Ne de terör yandaşlarına koz olsun... Sınırlarımızı gözetlemek isterken , sinirlerimizi göz göz oymanın alemi yoktur...Milli savunma bakanlığımızın yoğun gayret ve çabalarıyla hayata geçilecek olan hayati bir proje imiş... Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın talimatı doğrultusunda, gerçekleştirilecek proje ile terörist geçişlerini engellemek için bir dizi önlem devreye sokulacak bunlardan bir tanesi de elektronik göz projesi adı altında sınırdaki kayalar ve taşlara yerleştirilecek olan kameralardır.   O taşlar fotoğrafta çekecekmiş...Aman da aman... Pes doğrusu... Şimdi pkk kaçacak delik arasın... şimdi ne halt edecekler bakalım... Kesin bu defa pkk yı bitirdik...Gülünç olmayın, komik olmayın , espri yapmayın , inanın ki ne yüreğimiz ne de sinir katsayımız buna müsade etmez. Pkk'ya karşı her yolu denedik mi , bitirmek için ne kadar uğraş verdik... Geçtiğimiz yıllarda pkk ile mücadele esnasında yapılan yanlışların neler olduğunu artık sokaklardaki çocuklar bile biliyor... Ali'nin Ayşe'yi sevdiğini bildiği gibi biliyor ki , pkk ile mücadelede ilk yapılacak eylem yerli ,yabancı basın ve yayın organlarının konuya ilişkin haber yapmamasıdır. Zaten Van'daki depremden tutunda , Çukurca'daki şehit edilen askerlerimizin sayısına varıncaya kadar bırakın yerli basını , BBC ile Routers basınından öğreniyoruz. O halde bu bir istihbarat zaafiyeti değil , memleketi peşkeştir... Bırakın Allah aşkına, bu milletin gazını almak için , yüreğine su serpmek için gazetelerin aracılığıyla koparılan güvenlik ve istihbarat haberleri yetmez... Öldürülen terörist sayısını her haber arasına sıkıştırmak ile bu yangın sönmez. Pkk nın dağda bitmesi için devletin yada Ordumuzun düğmeye basmasına gerek yok artık. Pkk düğmeye bastı zaten , düğmenin adı KCK , düğmenin adı Türkiye Büyük Millet Meclisine milletvekili olarak girebilmek.. Dağdan inip askerlerimiz ile çatışan itleri , köpekleri geçtik , biz şimdi oturup kendimize , Deniz otobüsünü kaçıranı , Deniz otobüsünü kaçıranın kız kardeşine yardım ve yataklık eden PKKVEKİLİ Sebahat Tuncel'i , Terörist cenazelerinde boy gösterip leşlerinin gömülüşünü merasimlere, törenlere ve hatta şova çevirenleri soruyoruz.Sebahat Tuncel'in milletvekilliği düşürülmeli mi? Elbetteki düşürülmelidir. Nasıl ki cinayet işleyen kadar cinayete azmettirenin hükmüde kanun nazarında aynı ise , İhanet eden de , ihanet ettirende, ihanete teşvik edende aynı hükümdedir.Gerçi aynı hükümde olsa ne olacak.. Biz değilmiyiz yıllardır 30 bin canımıza kıyan bir köpeği F Tipi Lojmanda besleyen... ..............................................., ..............................................., ................................................, ................................................, Ya Bu Kanı Durdurun , Ya Millet Duracak...   Vural Egemen SARIGÖZ15/11/2011